fbpx

Sapanca Gezi Rehberi: Mavi ve Yeşilin Kaçamağı

 

      Eğer niyetiniz sessiz sakin, huzurlu ve doğayla iç içe bir tatil geçirmek ve dinlenmekse Sapanca sizin için doğru seçim. Ama eğer hareketli ve daha turistik bir gezi hayal ediyorsanız önce başka destinasyonları değerlendirmenizi öneririz. Sakin ve huzurlu dedik ama merkezdeki kalabalıktan ve Arap turist akınından söz etmezsek ileride çok kulağımızı çınlatabilirsiniz. Bu naçizane uyarıyı yaptıktan sonra, gelelim Sapanca’nın faydalarına. 

      
      Sapanca özellikle İstanbul’da yaşayanlar için yakın ve ucuz bir seçenek. Bir diğer artısı da merkeze yakın pek çok gezilecek yer olması. Kırkpınar’da gezebilir, Maşukiye ve Natürköy’de bir yandan doğayla bütünleşirken bir yandan adrenalin pompalayan aktivitelere doyabilir, Kartepe’de kış sporlarının tadına varıp eğer yazın gidiyorsanız da manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
 

Nasıl Gidilir?      

 
      Eğer arabasız seyahat ediyorsanız Sapanca’ya İstanbul ve İzmit’ten trenle çok rahatlıkla ve çok ucuza gidebilirsiniz. Söylemeden geçmeyelim, eğer trenle gelirseniz tren garının hemen yanında gölün kenarında çok tatlı bir büfe var. Ayaklarınızın altındaki göle bakarak çayınızı burada yudumlamanızı kesinlikle tavsiye ederiz. Bunun dışında da çoğu şehirden otobüsle de rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Eğer ki iki seçenek de bulunduğunuz yere uymuyorsa, Sakarya’ya gelip oradan kolaylıkla halk otobüsleriyle Sapanca’ya gelebilirsiniz. Otogar ve tren garı Sapanca merkezine çok yakın mesafede. Eğer kalacağınız yer Sapanca Merkez’de ise buralardan yürüyerek bile ulaşabilirsiniz. Eğer Kırkpınar ya da yakınlardaki başka merkezlerde kalacaksanız, şehir içi otobüs ve dolmuşlarını kullanabilirsiniz.        Biz arabamız olmadığı için trenle geldik, gayet rahat bir yolculuk geçirdik. Sonrasında da otelimize ulaşmamız çok kolay oldu. Ancak arabayla gelmediğimiz için biraz pişman olduk. Çünkü Sapanca’ya yakın ama toplu taşımanın çok da yaygın olmadığı birçok yer var. En basitinden gölün kıyısını araba ile turlamak ve kalabalıktan uzak doğasıyla başbaşa kalabilmek büyük bir artı olurdu. Bunun dışında doğa gezisi yapmak istiyorsanız dağlarda da her noktaya arabasız ulaşmanız pek mümkün olmuyor.
 
Burası size bahsettiğimiz tatlı büfe

 

Ne Zaman Gidilir/Ne Kadar Kalınır?

 
      Eğer kış sporlarına tutkunuz yoksa bize göre Sapanca’ya gitmek için en uygun mevsimler ilkbahar ve sonbahar ayları. Biz Nisan sonuna doğru gittiğimizde hava yağmurlu ve mevsim standartlarına göre soğuk olduğu için biraz şanssızdık. Fakat gezimizin son gününde gayet güzel bir hava vardı. Yaz aylarında hem çok sıcak hem de çok kalabalık olduğunu duyduk. Eğer ki kışın bunalıp eve tıkılmaktan sıkıldıysanız da, Sapanca doğayla iç içe bir haftasonu için güzel bir tercih olabilir. 
      Bizce Sapanca için 2 gün ideal. Bir günde Kırkpınar ve Sapanca Merkez’i rahatlıkla gezebilir, bir gününüzü de sizin seçiminize göre Maşukiye veya Natürköy’de geçirebilirsiniz. Yani Sapanca tatili tam da hafta sonu kaçamağınız için uygun.
 

Nerede Kalınır?

 
 
Biz Kırkpınar’ın içinde sevimli bir butik otel olan Atlı Köşk’te kaldık. Sapanca’da geçirdiğimiz üç günün ikisinde hava kötü olduğundan istediğimiz gibi vakit geçirememiş olsak da bahçesinin huzurlu bir tatil arayışı içinde olanlar için güzel bir fırsat sunduğunu söyleyebiliriz. Burada mangal yapmak, salıncakta sallanmak ve kitabınızı alıp hamakta keyif yapmak mümkün. Genel olarak oldukça sakin bir ortam sunan otelimiz Kırkpınar’da görülecek yerlere, marketlere ve otobüs duraklarına yürüme mesafesinde. Odalar temiz, otelin işletmecisi Metin Bey oldukça ilgili, ihtiyacımız olduğunda her saatte rahatça ulaşabildik. Kırkpınar’da geceleri yapacak pek bir şey olmadığından, odamızdaki şöminenin karşısında şarap içerek geçirdiğimiz geceler için bile burayı tavsiye edebiliriz.
 
 
 
      Bunun dışında alternatifleri de buraya yazmak istedik. Öncelikle, Sapanca’da çok sayıda kiralık villa var ve bunlara airbnb üzerinden erişebilmek gayet kolay. Özellikle araba ile seyahat ediyorsanız merkeze uzak, dağ havasını iliklerinize kadar yaşayabileceğiniz çok çekici evler mevcut. Daha önce airbnb kullanmadıysanız ve bir deneyeyim diyorsanız aşağıdaki davet kodumuzla giriş yapabilirsiniz. Böylelikle siz indirim kazanırken aynı zamanda bize de indirim kazandırabilirsiniz:
 
      İkinci bir konu; lokasyon olarak Kırkpınar yerine Sapanca Merkez’i de tercih edebileceğinizi hatırlatmak istedik. Kırkpınar’da bir gün geçirmenin fazlasıyla yeterli olacağını ve Sapanca’nın merkezinde göl kenarının Kırkpınar’a kıyasla oldukça hareketli olduğunu tecrübe etmemizden dolayı bu alternatifi de göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederiz. Ulaşım konusunda kafanızda bir soru işareti olmasın, hem Sapanca’dan hem Kırkpınar’dan her yere dolmuş ve otobüslerle rahatlıkla ulaşabilirsiniz.       Kartepe’de kalmak için de Maşukiye tarafları gerçekten güzel bir tercih. Hem hareketli ve eğlenceli bir yer, hem de doğanın içinde. Burada da Kartepe Köşkü‘nün methini çok duyduk. Maşukiye ve Kartepe taraflarında kalmak için kesinlikle güvenebileceğiniz bir yer. 
 

Sapanca’da Gezilecek Yerler

 

1. Sapanca Gölü : Kırkpınar Sahil/Sapanca Sahil
 
      Hepimizin bildiği gibi Sapanca’yı bu kadar meşhur yapan en büyük etmen gölü. Çok uzun bir sahil şeridi olan bu gölde, önceden de söylediğimiz gibi her yere arabasız ulaşmamız pek mümkün olmadı. Biz de bu koşullarda gidebildiğimiz Kırkpınar Sahil ve Sapanca Sahil’i gezmeye karar verdik. Sizlere de bu iki sahili karşılaştırmalı olarak anlatacağız.
      Öncelikle, bisikletlerinizi alıp Kırkpınar sahilde çok iyi vakit geçirebilirsiniz demeyi çok isterdik fakat koşullar buna pek de elverişli değil. Bisiklet yolu çok kısa ve bu kısa yolun hatırı sayılır kısmında göl manzarasını değil, manzarayı kapatan aralıksız mekanları izleyerek bisiklet sürmek durumunda kalıyorsunuz. Genel olarak, lüks ve kocaman duvarlı mekanlardan oluşan sahil şeridi ilk andan itibaren antipatimizi kazandı. Zaten gördüğümüz kadarıyla mekanlarda da pek fazla insan yoktu, sahil kenarı boştu. Ama illa ki göl kenarında bir yer denemek istiyorsanız, diğer mekanlardan farklı konsepti olan, teknede balık servisi yapan Reis’in Teknesi’ni önerebiliriz.
 
 
Kırkpınar Sahil’den bir manzara ve arkada Reis’in Teknesi
      
      Maalesef ki aynı şekilde Sapanca sahilin de bisiklet için çok uygun olmadığını söylemek durumundayız. Sapanca sahili, Kırkpınar’a göre çok daha güzel ve hareketli bir kordona sahip olsa da buraya bisiklet sokmak yasak. Kordon boyunca dizilen kafeler, dondurmacılar ve çay bahçelerinde göl manzarasına karşı bir şeyler yiyip içmek güzel oluyor. Ayrıca, göl turu yaptıran gondollar ve kiralanan deniz bisikletleri de mevcut. Deniz bisikletlerinin fiyatı standartların epey üstünde: 20 dakikası 40 lira. Ama hem eğlenceli bir aktivite hem de ilerilere açılıp güzel fotoğraflar çekmek istiyorsanız tercih edebilirsiniz. Kordonun sonuna doğru el yapımı ürünlerin ve hediyelik eşyaların satıldığı sanat sokağını gezmenizi tavsiye ederiz. Ayrıca, kordonun öteki ucundan merkeze doğru girdiğinizde 1689 yılından beri yaşayan çınar ağacını görebilirsiniz. Son olarak, biz gezerken henüz yapım aşamasında olan, Özkum restoranın bahçesindeki eğlence ve survivor parkuru da siz gittiğinizde bitmiş olursa deneyip deneyimlerinizi bizle paylaşabilirsiniz. 🙂


 
2. Kırpınar ve Bağdat Caddesi
 
      Kırkpınar sokaklarında gezerken çok büyük hayal kırıklığına uğradık. Gittiğimiz mevsimin de etkisiyle olsa gerek, adeta terk edilmiş bir köy gibiydi. Köy dediysek, villalardan oluşan biraz şatafatlı bir köy. Birbirinden güzel villaların bahçelerinde insandan çok tavuk görmek mümkün. Bu hayal kırıklığımızı Bağdat Caddesi’ne giderek biraz olsun dindirdik. Yemyeşil bir cadde üzerinde sıralanmış kafelerden oluşan Kırkpınar’ın en popüler caddesi.

 

 
 
Kırkpınar sokaklarından bir kare
 
      Buranın en meşhur dükkanı Uğurlu Dükkan. Hem hediyelik eşya satan bir mağaza, hem de küçük tatlı bir kafe. Sadece bir kez kahvaltı için geldiğimize, diğer günlerimizde buraya gelip tatlılarını deneyemediğimize çok pişman olduk. Kahvaltısı gerçekten nefisti; hayatımızdaki en iyi gözlemeyi yediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz, çeşit çeşit ve birbirinden lezzetli peynirleri ve reçelleriyle gönlümüzde taht kurdu. Ayrıca hepsi birbirinden tatlı hediyelik eşyaları da görülmeye değer. Hele kedi seviyorsanız, kesinlikle buradaki tosbilik kedileri kahvaltınızda bitiremeyeceğiniz kadar çok olan peynirlerle beslemeyi eminiz siz de istersiniz.
 
Uğurlu Dükkan’ın muhteşem kahvaltısı (Tabii biz tüm malzemelerin gelmesini bekleyemeden çektik)
 
      Bu cadde üzerinde bir de Gülümser Butik Restoran’ı deneme fırsatı bulduk. Gülümser Hanım’ın işlettiği bu samimi restoranda mantı ve ıspanak borani yedik. İlk defa denediğimiz ıspanak borani bizi kalbimizden vurdu. Bu kadar fresh ve lezzetli bir meze uzun zamandır yememiştik. Mantısı da gayet lezzetli, fakat fiyatları biraz tuzluydu. İki porsiyon mantı, ortaya ıspanak borani, bir kola ve bir su 90 lira tuttu. Ama Gülümser Hanım’ın güleryüzünün de etkisiyle gayet memnun ayrıldık.
 
 
Çiftlik Restoran’ın Alice Harikalar Diyarı Bahçesi
 
      Kırkpınar’ın en meşhur kahvaltıcısı Çiftlik Restoran’ı da es geçmedik tabii. Namını çok duyduğumuz Çerkes kahvaltısını denemek için Sapanca’daki ilk sabah kahvaltımız için buraya geldik. Çok tatlı bir bahçe dizaynına sahip bu mekanın içi ayı postları, doldurulmuş ceylan başları ve geyik boynuzlarıyla dekore edilmişti. Bu konuda biraz tepkimizi toplasa da, Çerkes yöresel kıyafetleri ve eşyaları, yılbaşı ışıkları ve sobanın üzerinde demlenen çay nostaljisiyle beğenimizi kazandı. Çok hızlı servisiyle daha tam oturamadan çayımızı getirip masamızı donatmaya başladılar. İki kişi için 110 lira ödediğimiz kahvaltılarında eritilmiş peynirden güveçte mantara ve kaşarlı patates haşlamasına kadar onlarca çeşit vardı. Aşırı hoşumuza giden spesifik bir lezzeti olmamasına rağmen, çok iyi servisi, güleryüzlü çalışanları ve her yerde bulamayacağınız doyurucu çok çeşitli kahvaltı menüsüyle Sapanca’ya gelindiğinde bir kere denenmesini önereceğimiz mekanlar listesine adını yazdırdı. Bu arada, telefonumuzu masada unutup çıktıktan sonra arabayla gitme potansiyelimiz olan yerlere gidip bizi aramaları çok tatlıydı.
 


3. Maşukiye
 
      Maşukiye’ye Sapanca Merkez’den kalkan, aynı zamanda Kırkpınar’dan da geçen otobüslerle ulaşabilirsiniz. Hatta ulaşın bizce. Çünkü Sapanca’da geçirebileceğiniz en eğlenceli zaman bile buradakinden daha eğlenceli olamaz. Bu otobüsten Maşukiye Merkez’de inip Maşukiye Alabalık Vadisi olarak geçen bölgeye giden otobüslere binmeniz gerekecek. Ama yok ben çatır çatır yokuş çıkarım 2buçuk kilometre yürürüm derseniz o da sizin bileceğiniz iş. Biz otobüsle çıkıp yürüyerek indik, böylece çok da yorulmadan yol üstünde neler varmış görme fırsatı da yakaladık -çok da bir şey yokmuş. 🙂

 
      Neyse Maşukiye demişken, bize Maşukiye’yi çok övmüşlerdi; doğayla iç içe, eğlenceli etkinlikler yapılabilen, çok da pahalı olmayan tatlı bir yermiş önceden. Şimdi ise fazlasıyla kalabalık, doğayla iç içe olmasına iç içe ama tabii ki bu kalabalığın da etkisiyle biraz kirlenmiş ve pahalılaşmış. Ama tabi bu bizim çok popüler yerlerde takılmamızdan da kaynaklı olabilir. Buna rağmen yine de neredeyse her saniyesinde iyi ki gelmişiz dedirtti. Ha diyeceksiniz ki, ne var bu Maşukiye’de? Şelalesinden zipline’ına, ATV’sinden papağanına ilginizi çekebilecek birsürü şey var. Biz de bütçemiz ve vaktimiz yettiği kadar birsürü şey denedik. Öncelikle size bir tavsiye, Türk olduğunuzu her yerde belli edin. Çok fazla Arap turist olmasından dolayı esnaflar Türkleri özlemiş ve Türk olanlara hatırı sayılır indirimler yapıyor. Örnek olarak, 150 TL olan iki kişilik ATV turunu 100 TL’ye, dünyanın en tatlı papağanlarıyla 150 TL olan fotoğraf çekimini de 40 TL’ye (merak etmeyin bir fotoğraf değil bütün albüm bu fiyata) düşürdük.
      ATV ilk bakışta, önde bir rehber ve arkasında on kişinin tin tin tin gittiğini görünce, biraz gereksiz gelmişti. Fakat aşırı tatlı çalışanları ve sahibi olan bir işletmeye -Kartepe ATV Safari- denk geldik. Hem çok indirim yaptılar, hem de başımızda bir rehberle biz tek başımıza yola çıktık. Bizi herkesin girmediği ayrı bir parkura da götürdüler, bir de üstüne 10 dakikalık fotoğraf molasını dilediğimiz kadar uzatabileceğimizi söylediler. Eğer çamurlu dağ yollarında ATV sürmenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsanız kesinlikle denemelisiniz.

 
      Zipline için birden çok seçenek var, haliyle müşteri çekmek için kimisi en uzun kimisi en yüksek diye öne çıkmaya çalışıyor. Bunların hepsi 25 TL. Bizim önerimizse, birden çok durağı olan ve bu duraklar arasında 30 TL’ye toplamda 8 kez kayabildiğiniz ve ziplinea doyacağınız parkur. Zira en yüksek/en uzun olanlar tek seferlik ve yaklaşık 10 saniyede bittiği için pek de bir farkları yok bizce.
 
      Burada karnınızı doyurmak için de birçok alternatif var. Biz şelalenin üstündeki restoranda -Yazıcı Köyevi Tesisleri- yemeyi tercih ettik, çünkü iki yanından merdivenlerle çıkılan şelalenin oraya geçmek için kişi başı 5 TL ücret isteniyor ve bu biletlerle restoranda yiyip içtiklerinizden bilet bedeli kadar (5 TL) indirim yapılıyor. Bizce burada fiyatlar gayet makuldu, lezzet olarak da hiç fena değillerdi. Biz köfte ve kiremitte kaşarlı alabalık denedik, ikisini de tavsiye ederiz ama buraya gelmişken alabalığı tatmak özellikle mantıklı diye düşünüyoruz. Şelaleye girişe bilet kesmelerine başta gıcık olsak da, restoran çalışanlarının kibarlığı sayesinde çok memnun ayrıldık.
 
      Yani kısacası oldu da yolunuz buralara düştüyse bir gününüzü mutlaka Maşukiye’ye ayırın, pişman olmazsınız.
 
      Ayrıca son bir öneri, tren saatinizden yarım saat önce gara gelip hem yukarıda bahsettiğimiz göl kenarındaki büfede bir çay içebilir, hem de yanındaki terk edilmiş sahilde çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. İyi tatiller!

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir