Bu haftaki öneri yazımızda sizlerle en sevdiğim ve etkilendiğim kısa filmlerden bahsedeceğim. Rüya da tabi ki yazımıza assolist olarak girip noktayı koyacak. 🙂 “Neden kısa film?” diye sorarsanız eğer, usta görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı hocanın bir söyleşisinde söylediği ve beni çok etkileyen sözleriyle cevap vermek istiyorum. “Kısa filmler sinemanın en önemli eserleridir. Azınlığın sesi olurlar. Siz de eğer artık yozlaşmaya yüz tutan sinema sektörüne bir tepki göstermek istiyorsanız, bunu kısa filmlerinizle yapabilirsiniz. Sinema sektörünü kurtaracak olan kahramanlar kısa fimlerdir.” demişti Aytekin Hoca. Ben de o günden sonra ilgi duymaya başladım kısa filmlere ve hiçbir zaman pişman olmadım. Neyse lafı çok uzattım, şimdi ilk filmimizle başlayalım.
Malj (Balyoz) 1977 – 11 Dakika
Un Chien Andalou (Bir Endülüs Köpeği) 1926 – 16 Dakika
Dwaj Ludzie Z Szafa (İki Adam ve Bir Dolap) 1958 – 15 Dakika
https://www.youtube.com/watch?v=96SSKlFf0eM
Hiç ara vermeden kült bir filmle devam ediyoruz. Ünlü yazar Jules Verne’in aynı isimli kitabından beyazperdeye aktarılan film birçok niteliğe sahip. Sinemaya büyük katkıları olan Fransız yönetmen Georges Melies’in en önemli eseri olan film, ilk bilimkurgu film ve ilk özel efekt kullanılan film gibi özellikleriyle sinemaya öncülük ediyor. 6 tane gökbilimcinin devasa bir topla aya fırlatılmasıyla başlayan film, bu gökbilimcilerin aydaki yerlilerle olan savaşıyla devam ediyor. Gayet esprili ve eğlenceli ayrıntılara sahip filmin 1902’de çekilmiş olması gerçekten çok şaşırtıcı. Filmde gerçekten zamanının çok çok ötesinde (hatta bu devirde bile çoğu düşük kaliteli filmde olmayan) efektler kullanılmış. 20. Yüzyılın en iyi filmleri listelerinin çoğunda kendine yer bulan bu yapımın renklendirilmiş versiyonları da mevcut. Uzun lafın kısası, her kısa film listesinde olmayı sonuna kadar hak eden muhteşem bir yapıt.
Le Voyage Dans La Lune (Aya Seyahat) 1902 – 13 Dakika
Happiness ( Mutluluk) 2017 – 5 Dakika
https://www.youtube.com/watch?v=e9dZQelULDk
Çok heyecanlandırıcı bir hikayesi olan Türkiye yapımı Bıyık ile devam ediyoruz. Umut Delimehmet’in lisede bir dönem ödevi için çektiği, başrollerinde felsefe öğretmeni ve küçük kuzenini oynattığı (hem de bir dondurma karşılığında) , Türkiye Sineması için gerçekten önemli olan bir film. Türkiye’de aldığı ödüllerin yanı sıra Uluslararası Cannes Film Festivali’nde de gösterim hakkı kazanmış. Bir insanın, diğerlerinden farklı olmak istemesi, ama bunu beceremediği için yaşadığı iç bunalımı ve sonrasındaki kurtuluşu anlatıyor film. Tabii benim yorumum dışında birçok farklı yorum olabilir. Siyah beyaz ve renkli geçişleri olan, ve bunu senaryoya çok güzel yediren film, gerçekten Türkiye için çok umut vadediyor. Sıradışı ve başarılı bir anlatıma sahip olmasının yanı sıra, yine tarihten birtakım ögeler de taşıyor. Neyse lafı fazla uzatmadan, gerçekten izlemediğinize pişman olacağınız bir yapım.
Bıyık (Moustache) 2013 – 8 Dakika
https://www.youtube.com/watch?v=3ghTTjltCtY
Yine çok güzel bir Türkiye kısa filmiyle devam ediyoruz. Hayatta en büyük hayali bir şov programı sunmak olan taklit konusunda oldukça yetenekli ama bir o kadar da asosyal bir güvenlik görevlisinin hikayesi. Tek arzusu çalıştığı yerde ayın elemanı olmak ve bir kere olsun hayatında ön plana çıkarak hoşlandığı kıza kendisini göstermektir. Çok gerçekçi ve samimi oyunculuğun da etkisiyle, hayal kırıklığını ve adaletsizliği iliklerinize kadar hissedeceğinizi kesin olarak söyleyebilirim. Serkan Keskin, Salih Kalyon gibi tanınmış oyuncuları da bünyesinde barındıran film gerçekten profesyonel bir şekilde çekilmiş. Ülkemizde böyle örnekler olması gerçekten çok iç açıcı diyerek filmimiz hakkında sözlerime son vermeden önce, gerçekten kaçırılmaması gereken güzel bir film olduğunu tekrar hatırlatmayı kendime görev biliyorum.
Cemil Şov (Cemil Show) 2015 – 13 Dakika
https://vimeo.com/211681890
“3 Dakikalık bir filmde ne buldu, ne gördü de bu kadar etkilendi?” diye sorabilirsiniz, ama gerçekten sıradışı bir 3 dakika olduğundan da emin olabilirsiniz. Yine siyah beyaz bir filmle karşınızdayım. (Umarım siyah beyaz filmlere karşı önyargınız yoktur.) Yönetmeninin ilk film denemesi olmasına rağmen HBO’nun Project Greenlight yarışmasında ilk 10’a girmeyi başarmış. Filmde tersten akan, hatta tam olarak akmayıp eklenerek giden, alışılmışın dışında bir zaman akışı var. Daha çok deneyselliği ve güzel görüntüleriyle dikkatimi çektiği için sizlerle paylaşmak istedim. Klasik çekimlerden sıkıldıysanız ve deneysel çalışmalar izlemek istiyorsanız, gerçekten memnun kalacağınız bir yapım.
The Pavement (Kaldırım) 2015 – 3 Dakika
https://vimeo.com/120340284
Yazının sonunu Rüya’ya devretmeden önce beni gerçekten çok etkileyen bir Wes Anderson filmiyle kendi kısmımı bitirmenin vakti geldi. Darjeeling Limited filminin ikinci partı olarak filme giriş amacıyla ve derinlik katmak için çekilen film, öyle değişik ki filmi hiç izlememiş birinin bile her şeyi hissedebileceği şekilde ayarlanmış. Kendi başına ayrı bir film olmayı başarmış. Wes Anderson’ın elinden çıktığı her köşesinden anlaşılıyor. Renkleri ve arkada çalan çok çok güzel müziğiyle sanki insanın kalbine hükmediyor direkt. Natalie Portman ve Jason Schwartzman’ın eşsiz oyunculukları da tuzu biberi olmuş bu güzel yapımın. Birbirlerinden ayrılmaya çalışan bir çiftin aylar sonra, otel odasındaki ilk buluşmasını gösteren film, az olmasına rağmen çok vurucu diyaloglara sahip. Gerçekten yaşanmış bir anı gizli kamerayla çekmişçesine gerçekçi bir 13 dakika izlemek istiyorsanız ve özellikle Wes Anderson filmlerini seviyorsanız kesinlikle izlemeniz gereken bir yapıt. https://tamfilmizle.com/filmizle/otel-chevalier-hotel-chevalier-2007/
La Jetée, hikayesini tamamen siyah-beyaz fotoğraf kareleri üzerine dış sesle anlatıyor. Chris Marker’ın bu post-apokaliptik fotoromanı, III. Dünya Savaşı sonrası perişan olmuş bir dünyanın kurtuluşu için yapılan deneylerde kullanılan deneklerden birinin hikayesi. Türü bilimkurgu olsa da esas içinde barındırdığı romantik lirizm ile kalbimi çalmış bir film. Bana hep Alain Renais filmlerinin şiirselliğini anımsatır; fotoğrafla yazılmış şiir temalı bir akım olsa La Jetée öncüsü olurdu. Ayrıca ses efektleri ve müziklerin de filmin hissiyatını yansıtma konusunda oldukça başarılı olduğunu söylemeden geçmeyeyim. Sadece fotoğraflar ve sesler dedim, buna dayanarak uzun süresi sizi ürkütmesin, film içinizde bir yerlere dokunup sizi etkisi altına alacak ve zamanın nasıl akıp geçtiğini anlamayacaksınız. Bence herkes için öyle, ama özellikle fotoğrafla ilgileniyorsanız kesinlikle kaçırmak istemeyeceğiniz bir başyapıt.
Hotel Chevalier 2007 – 13 Dakika
Rüya’dan: La Jetée (Dalgakıran) 1962 – 28 dakika