Asıl destinasyonumuz olan Madrid’e uçak bileti bakarken hem daha ucuz olduğu için, hem de Kiev’i kısa süreli de olsa gezme fırsatı verdiği için Ukraine International Airlines’tan aktarmalı uçak biletimizi aldık. İstanbul Havaalanı’ndan sabah 6’da kalkan uçağımız sabah 8’de Kiev’e vardı; Kiev-Madrid uçuşumuz da akşam 9’daydı. Havalimanı-şehir ulaşım ve havaalanı koşuşturmacasını çıkardığımızda şehir merkezini gezmek için 6 saatimiz kalıyordu. Biz de o zaman ver elini Kiev dedik!
Ukrayna Havayolları
Yalnız Kiev gezi notlarına geçmeden önce Ukraine International Airlines ile ilgili hayat kurtaracak kritik uyarılarımız var. Öncelikle, havaalanına gitmeden önce online check-in yapmayı kesinlikle ihmal etmeyin. Eğer havaalanında check-in yaptırmaya kalkışırsanız, kişi başı 15 euro check-in ücreti alınıyor. Online check-in uçuştan 48 saat önce açılıp 2 saat kala bitiyor.
Bir diğer sıkıntılı konu ise kabin bagajı. Normal şartlarda bir kabin bagajının yanına kişisel eşya dediğimiz ikinci bir çanta alarak seyahat ediyor ve sorun yaşamıyoruz. Ancak seyahat öncesi son gecemizde Ukrayna Havayolları ile ilgili internette okuduğumuz yorumlar bagaj konusunda bizi gerçekten endişelendirdi. Bunlar üzerine sitesindeki bagaj politikasına baktığımızda, sırt çantasını geçtik, küçük el çantası hatta duty free poşetinden bile para alındığını okuduk. Genel müşteri yorumları ve puanları da gerçekten çok kötüydü ve herkes bu konudan şikayetçiydi. Ek çanta hakkı olmadığı gibi, kabin bagajı boyutlarına da inanılmaz derecede taktıkları ve 1 cm için kapıda sorun çıkardıkları ve ekstra para istediklerini okuduk. Bunun üzerine biz de riske atmamak için son gece bagaj hakkı aldık, ucuz diye aldığımız biletler birden bu özelliğini kaybetti :).
Bu arada bagaj hakkını uçuşa az zaman kala alırsanız daha pahalıya geliyormuş, onu da öğrenmiş olduk. Bilet alırken bunları aklınızda bulundurmanızı tavsiye ederiz.
Para Birimi: Ne kadar harcanır?
Ukrayna’nın para birimi olan grivna 0.22 Türk Lirasına denk geliyor. Biz Madrid seyahatimiz için yanımızda nakit euro taşımayı tercih ettiğimiz için grivnalarımızı euro’dan bozdurduk. Gün boyunca yeme içme, ulaşım ve St. Sophia Katedrali girişi de dahil toplamda kişi başı 25-30 euro arasında bir para harcadık. Bu meblağ, dönüş uçağımıza yetişmek için acele ettiğimizden oldukça turistik ve Kiev standartlarına göre pahalı bir restoranda yemek yemiş olmamıza ve havaalanında üzerimizde kalan grivnayı nereye harcayacağımıza karar veremeyip free shop’tan atıştırmalık almamıza rağmen böyle cüzi. Yani diyeceğimiz o ki, Kiev gerçekten uygun fiyata tatil yapabileceğiniz bir şehir.
Bir küçük önerimiz (ki yalnızca Kiev için değil gideceğiniz her yer için geçerli), havaalanında yalnızca ulaşıma yetecek kadar bozdurup geri kalan miktarı şehir merkezinde komisyonsuz bir exchange office’ten almanız. Boşu boşuna yüksek kurdan almaya gerek yok.
Havaalanı (Borispol)-Şehir Merkezi Arası Ulaşım
Ukrayna’nın iyi özelliklerinden biri taksilerin çok pahalı olmaması. Eğer çok vaktiniz yoksa ya da daha kolay bir ulaşım yolu tercih etmek isterseniz Uber veya Ukrayna’nın kendi taksi uygulaması olan Uklon’u kullanabilirsiniz.
Eğer yok ben toplu taşımayla paşa paşa giderim derseniz, bizim kullandığımız yöntem olan otobüs + metro ile istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Havaalanından çıkıp 100 metre sağa yürüdüğünüzde Skybus 322 numaralı otobüslere binip Kharkivska durağından metroya aktarma yapabilirsiniz. Biz buradan şehir merkezine geçmek için Palats Sportu metro durağında inip şehrin ana caddesi olan Khreshchatyk istasyonuna gitmek için bir aktarma daha yaptık. Otobüsler metrolara göre biraz pahalı ve gittiğiniz durağa oranla ücret ödüyorsunuz. Biz bu rota için otobüse 60, metroya 8 grivna ödedik. Metroda aktarmalardan para alınmıyor. Neyse artık daha eğlenceli kısımlara geçelim!
Gezdiğimiz Yerler
–Metrolar
Hazır yukarıda metrolardan bahsetmişken Kiev’de garip bir şekilde metro duraklarını da gezilecek yerler kategorisine alabiliriz. Bunların içinde bizim gördüklerimizden Zoloti Vorota istasyonu görülmeye değer. Ek olarak, dünyanın en derin metro durağı da Kiev’deki 105.5 metre derinliğindeki Arsenalna istasyonu. Bizce Kiev’de bütün istasyonlar genel olarak derindi, çık çık bitmiyorlardı, o yüzden en derinini görme motivasyonunu kendimizde bulamadık.
Zoloti Vorota İstasyonu
–Bağımsızlık Meydanı (Maidan Nezaleshnosti)
Khreshchatyk metroda indikten sonra kısa bir yürüyüşle Bağımsızlık Meydanı’na varabilirsiniz. Hem bu cadde hem de meydan Kiev’de görmek isteyecekleriniz listesinde olacak. Bizim şansımıza tam gittiğimiz gün bu cadde üzerinde bir festival vardı. Çocuklar için cadde boyunca açılmış stantların yanısıra Bağımsızlık Meydanı’na kurulmuş sahnede verilen konser bizim de keyfimizi yerine getirdi, ilk andan iyi ki gelmişiz dedik. Sonradan araştırdığımızda bunun haziranın başında düzenlenen bir aile festivali olduğunu öğrendik (All Together – For Family).
Festivalden kareler
Bağımsızlık Meydanı Ukrayna’daki neredeyse bütün politik olaylara ev sahipliği yapan meydan olması açısından Taksim Meydanı’yla özdeşleştiriliyor. Yakın zamandaki iç savaşın da kıvılcımları bu meydanın önündeki toplanmalarda atılmış. Hatta ve hatta birden fazla insan burada hayatını kaybetmiş.
Maidan Nezalolezhnosti’deki Özgürlük Heykeli
-St. Sophia’s Katedrali
Meydandan sonraki durağımız adeta Alice Harikalar Diyarı’ndan fırlamış bu katedral oldu. Meydandan bu katedrale yürüyerek gelmek gayet rahat. Ukrayna’nın ilk koruma altına alınan yapısı ve aynı zamanda UNESCO dünya mirası olan Ukrayna’daki 2 yapıdan biri. Altın kubbeleriyle büyüleyici bir görüntüsü olan bu katedralin diğer bir özelliği ise adını Ayasofya’dan özenerek almış olması. Altın kubbe demişken, Kiev’in altın kubbeleleri çok meşhur. Neredeyse gezilecek yerlerin hepsinde altın kubbe var ve çok güzel görünüyor. Bu katedrale giriş ücretli. Katedralin içinde müzeler var, ama müzelere girmek istemezseniz sadece çan kulesine bilet alabilirsiniz. İçeride katedrali değişik açılardan görüp, sonra da çan kulesine çıkıp Kiev’i kuşbakışı güzel bir şekilde izleme şansınız var. Bilet fiyatları da gayet cüzi miktarda. Burada çok güzel fotoğraflar çekebileceğinizi de hatırlatmak istedik.
St. Sophia’dan görünen St. Michael Manastırı manzarası
-St. Michael Altın Kubbeli Manastır
Yine altın kubbeli devasa ve büyüleyici yapılarla devam ediyoruz. St. Sophia Katedrali’nden rahatlıkla yürüyerek ulaşabileceğiniz bu manastıra giriş ücretsiz. Manastırı, alanın girişindeki duvarlardaki kocaman resimlerden başlayarak, bahçesinde yer alan Hz. İsa’nın büyük heykeli ve manastırın içindeki mistik havayla bir bütün olarak etkileyici bulduk.
Manastırın içinde daha çok ibadet eden insanlar olduğundan çekine çekine çektiğimiz fotoğraf
Ayrıca manastırın hemen arkasında kocaman bir park mevcut. Biz gittiğimizde bu parkta da festivel tarzında bir şey vardı. Çocuklar piste çıkmış insanlara şarkılar söylüyorlardı. Parkın yanında da fünikülerle Kiev manzarası eşliğinde hareketli bir bölge olan Podil’e ulaştık.
-Podil
Podil tarafına inmek için kullandığımız füniküler
Podil için Kiev’in Bağdat Caddesi diyebiliriz. Büyük bir caddenin üzerinde sıralanmış mağazalar, cafeler ve restaurantlar mevcut. O cadde üzerinde biraz ilerlediğimizde ise büyük bir dönme dolap gördük. Ancak biz oraya gittiğimizde öğle vakti olduğu için çok sıcaktı ve dönme dolaba binmeye cesaret edemedik. Eğer akşam buralara gelirseniz çok güzel görüneceği için tavsiye ediyoruz. Bu dönme dolabın yanında ise özel tasarım kıyafetler, takılar ve eşyaların satıldığı “Made in Ukraine” pazarı vardı. Sürekli orda olup olmadığını bilmiyoruz, konsept değişiyor olabilir. Genel olarak çok ucuz olan Kiev standartlarına göre çok pahalı bir pazardı, emin olduğumuz tek şey bu. 🙂
-Golden Gate
Havaalanına dönmeden önceki son durağımız meşhur Golden Gate oldu. Zoloti Vorota metro durağında indiğinizde hemen karşınıza çıkıyor bu kapı. 12. Yüzyılda Kiev surlarının ana girişi olarak yapılan bu kapı devasa bir büyüklükte. Adını en üstündeki altın kubbesinden alıyor. Kapının içerisini müze yapmışlar. Eğer boş vaktiniz varsa girebilirsiniz. Ayrıca kapının etrafında yemek yiyip bir şeyler içebileceğiniz cafeler mevcut. Biz de havaalanına dönmeden önce burada yemek yedik.
İçimizde Kalanlar
-Taras Shevchenko Ulusal Opera Binası
Genelde bir yere seyahat etmeden önce orada olacağımız tarihler boyunca gidebileceğimiz kültür sanat etkinliklerine bakarız. Ama Kiev’de konaklama fırsatımız olmadığı için buna hiç yeltenmedik bile tabii. Yine de sizin için baktık, hem çok güzel opera ve baleler var, hem de başka hiçbir yerde izleyemeyeceğiniz kadar uygun fıyatlara. Hiç böyle bir alışkanlığınız yoksa bile, sırf o atmosferi bir kere yaşamak için Kiev belki de en uygun yerlerden biridir.
-St. Andrew Kilisesi ve Yokuşu
Son ana kadar gitmeyi planladığımız ama vaktimizin yetmediği bu kilise ve aşağısında kalan yokuş Kiev’in en popüler noktalarından biri. Biz genelde tadını çıkararak ve gördüğümüz yerde içimizde hiçbir şey kalmayacak şekilde gezmeyi sevdiğimiz için internette göründüğünden ve tahmin ettiğimizden daha uzun zaman alabiliyor gezmemiz. Sonuçta biz görmesek de sizin bu renkli ve hareketli bölgeye gitmenizi, giderseniz çektiğiniz fotoğraflarla bizi de özendirmenizi istiyoruz. 🙂
-Parklarda keyif yapmak
Kiev yeşiliyle ünlü bir şehir, öyle ki Goethe burası için “parkların içindeki şehir” demiş. Biz de isterdik ki yiyeceğimizi içkimizi alıp Kiev’in parklarında birkaç saat uzanıp daha çok gezmek için enerji toplayalım. Notlarımızda Mariinsky Sarayı’nın hemen önünde bulunan ve içerisinde tepeden Kiev manzarası görebileceğiniz noktalar olan Mariinsky Park ve kırmızı üniversite binasını da içinde barındıran Shevchenko Park vardı.
-Çernobil
Özellikle dizisinden sonra ortalığı kasıp kavuran bir Çernobil fırtınası var. Herkes Çernobil’i konuşuyor. Zamanında göz ardı edilmek için çok uğraşılan olay, şimdi çok piyasada. Biz de araştırdık ve Kiev’den günübirlik Çernobil gezileri olduğunu öğrendik. Alınan radyasyon da o kadar büyük boyutlarda olmuyormuş. Bir dahaki gidişimizde kesinlikle yapacağımız bir gezi olacak.
-Çernobil Müzesi
Bu da Çernobil’e gitmeye vakti olmayanlar için kesinlikle önerilen bir müze. Bizse Çernobil’e gidecek olsak bile bu müzeyi de görmeyi çok istiyoruz. Çernobil felaketiyle ilgili fotoğraflar, yazılar, eşyalar ve temsili modeller varmış. Bizim çok ilgimizi çekiyor, sizler için de öyle olacağını düşünüyoruz.
-İkinci Dünya Savaşı Müzesi
Ukrayna’nın en büyük müzelerinden olan bu müze, Kiev’i araştırırken en çok önerilen yerler arasındaydı. Ayrıca bu tarz müzeler bizi gerçekten çok etkiliyor. Buna rağmen, şehirde çok kısa zamanımız olduğu için bu gidişimizde girmemeyi tercih ettik.
-Mağaralar Manastırı (Kyivo-Pechers’ka Lavra)
St. Sophia Katedrali ile beraber UNESCO dünya mirası listesinde yer alan bu bölge çok sayıda yapıdan oluşuyor. Manastır, katedral ve çok sayıda kilisenin yanısıra çeşitli müzeleri ve yer altı tapınaklarını da bünyesinde barındıran bölgeyi hakkıyla gezmek uzun zaman alıyormuş. E haliyle Ukrayna’yı bir daha ziyaret etmemiz şart oldu!
Kiev’de Yemek
-Puzata Hata
Biz burayı gitmeden önce internette okumuştuk, gider gitmez de kahvaltımızı yapmak için notlarımıza baktığımızda çok yakınımızda bir tane olduğunu gördük. Bir tane diyoruz çünkü bu restoran zincirinden Ukrayna’nın her tarafında varmış. Burası self servis bir restoran, porsiyonlar bayağı doyurucu ve fiyatlar oldukça uygun. Sanıyoruz ki günün saatlerine göre yemekler değişiyor, çünkü biz kahvaltı saatinde gittiğimizde genelde yumurtayı merkezine alan karışık kahvaltı tabakları, tatlılar ve hamur işi vardı. Ayrıca iç dizaynının tatlılığı ile bizi kalbimizden vurdu.
Kişi başı 15 tl civarına gelen efsane doyurucu kahvaltımız
-Persimmon (Хурма)
Bu restoran internette Kiril alfabesi ile yazılmış haliyle geçiyor genelde. Golden Gate’in tam karşısında bulunuyor, biraz lüks bir restoran ve fiyatları da ona göre bir tık (hadi tamam belki iki tık afdgafs) pahalı. İçeride bir ara Sezen Aksu çaldığı ve menüde dolma vesaire olduğu için Türk restoranına oturduğumuzdan şüphelensek de internete bağlanınca Gürcü restoranı olduğunu gördük. Armut soslu hindiyi hiç beğenmedik, bizce aşırı tatlı olan bu sosu tabaktaki her şeye boca etmişlerdi. Ama Khinkali dedikleri, mantının büyüğüne benzeyen ve içine istediğinizi koydurabildiğiniz yemeği bayağı beğendik. Ukrayna’ya özgü yemeklerden benzer bir mantıkla yapılan varenikiyi deneme fırsatımız olmadığı için bu sefer khinkali( Türkiye’de hıngel olarak geçiyor) ile yetindik.
Bizim şu kısacık gezimizden çıkardığımız sonuç şu oldu: Kiev’e en az 3 gün ayırmak gerek. Hatta bir de Çernobil yapayım derseniz ekstra bir gün daha ekleyebilirsiniz. Biz geçirdiğimiz 6 saatten oldukça memnun kaldık, siz de şöyle bir ucundan da görsem yeter diyorsanız Avrupa seyahatlerinizde Ukrayna aktarmalı uygun uçak biletleri bakabilirsiniz. Ama eminiz geçirdiğiniz kısa vakitten sonra yeniden gelmeyi siz de isteyeceksiniz. 🙂