fbpx

Denizli Gezi Rehberi: Pamukkale ve Daha Birsürü Şey

     Instagram’da da 88 kere değindiğimiz gibi Ender Denizlili. Bir gün Ender’in bir arkadaşının evden okula yarım saatte gittiğini duyup Denizli’de bir yerden bir yere gitmek arabayla yarım saat sürmüyordur herhalde diye düşünerek Denizli’yi bir uçtan bir uca yarım saatte yürünebilecek bir şehir olarak kafamda kodladığımdan beri aramızda Denizli ile ilgili şakalar dönüyordu. Artık Ender’in bana memleketinin gerçek yüzünü göstermesinin zamanı geldi düşüncesinden hareketle bir haftasonu kendimizi Denizli’ye attık. Gerçekten de Denizli, öyle çok da büyük olmasa da düşündüğüm kadar küçük değilmiş, mesela 4 tane cinemaximum falan var :D.  Üstelik, Pamukkale’nin şöhretini sonuna kadar hak etmesinin yanısıra, Denizli’nin Pamukkale’den ibaret olmadığını da rahatlıkla söyleyebilirim. Şimdi bu yazıda bir haftasonunda gezdiğimiz kadarına ek olarak yerlisi gözünden Denizli’yi anlatacağız. Daha sonra tekrar tekrar gitme ihtimalimizin yüksek olduğu bir yer olması sebebiyle de bu yazıyı ara ara güncelliyor olacağız. Hadi o zaman başlayalım.

Denizli’ye nasıl gidilir?

     Denizli-İstanbul arası arabayla 8, otobüsle 9 buçuk, uçakla 45 dakika sürüyor. Son zamanlarda otobüs biletlerinin gereğinden fazla pahalanmasıyla beraber bizce havaalanı olan ve karayoluyla ulaşım 5 saatten uzun süren şehirlere otobüsle gitmenin pek bir anlamı kalmadı. Otobüs fiyatlarına çok yakın fiyatlara bulabiliyorsunuz uçak biletini. 

     Ama şunu da söylemek lazım, Denizli havaalanı aslında Denizli’ye 1 saat uzaklıkta bulunan Çardak’ta bulunuyor. Buradan şehir içine servislerle (25 lira) veya taksiyle ulaşabiliyorsunuz. Bu ulaşım ağının tekelleşme durumundan bahsetmeden edemeyeceğiz. Bu servis hizmetini sunan şirket havaalanından yolcu alan taksileri şikayet ederek engelleyip sonradan kendi taksilerini çıkarmış. Broşürlere de “tek resmi ulaşım” gibilerinden bir şeyler yazmışlar. Yani gerçekten nefretlik bir durum var bizce ortada. Ama mecburen kullanıyorsunuz. Ya da uçağa binmiyorsunuz. 

     Havaalanından kalkan servisler Denizli’de birkaç durağa uğruyor: Yol üstündeki ilçelerde inme seçeneğinin dışında, Denizli Merkezinde de 3 durakta duruyor. Pamukkale’ye gidecekler için Pamukkale Kavşağı (Abalıoğlu Yem Fabrikası), otogar ve asıl merkez durağı da Çınar Meydanı. Zaten bindiğinizde parayı toplarken nerede ineceğinizi soruyorlar.

Denizli’ye ne zaman gidilir?

     Denizli’nin 12 ayını da yaşamış biri olarak (Ender) aşırı yaz sıcağı ve aşırı kış soğuğunda gelmemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Temmuz-Ağustos aylarında 40 derecenin üstünde olan günlerde gerçekten sıcaktan güneşe kafa atmak isteyebiliyorsunuz. Kışın da Ocak-Şubat aylarında kuru soğuğu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Mayıs-Haziran ya da Eylül-Ekim ayları kesinlikle en ideal aylar. Hem yakınlarındaki sahil kasabalarına da uğramak için, hem de iklim şartlarından çok etkilenmeden rahat rahat gezebilmek için.

 

Aralık ayında bile böyle oluyor bazı yoğun saatlerde

 

     Ama bu ideal tarihlerde gittiğinizde kalabalığı da göz önüne almanız gerekiyor tabii. Herkes sizle aynı şeyi düşüneceği için özellikle aşırı turistik noktalarda çığlık atmak isteyeceğiniz seviyede bir kalabalıkla karşılaşabilirsiniz. Biz aralık ayının başında gezdik, şansımıza hava çok güzel, Pamukkale de olabildiğince sakindi. Yani kış aylarında böyle güzel havalı haftasonlarını da değerlendirebilirsiniz.

Denizli’de nerede kalınır?

     Denizli’de konaklama konusunu pek bilmiyoruz, biz gittiğimizde Ender’in aile evinde kaldık. Ender de malum orada yaşarken evinde kalıyormuş. :DD Bir turist olarak Denizli’ye gitmişken Pamukkale’de kalmak isteyebilirsiniz. Zaten o bölgede onlarca otel bulunmakta. En bilindikleri arasında Colossae, Richmond, Anemon falan var ama biraz tuzlu fiyatlar. Ama çok tatlı, butik oteller de mevcut. Denizli’nin merkezinde ise Halley, Grand Denizli, Şiir, North Point Otel gibi otelleri bilindik ve güvenilir oteller arasında sayabiliriz.

      Bunlara ek olarak teleferikle çıkılan Bağbaşı yaylasında sevimli bungalovların olduğu bir alan yaratmışlar, onu gözümüze kestirdik. Bir dahaki gidişimizde kalmayı denersek burayı güncelleriz.

 

Teleferiğin tepesinde böyle manzaralar var, kalmak istersiniz bizce.

     Biz yurtdışı gezilerimizde hep Airbnb kullanıyoruz, yurtiçinde de olabildiğince buna yönelmeyi düşünüyoruz. Daha ucuz, daha kişisel, daha sıcak geliyor. Meraktan kontrol ettiğimizde Denizli için de güzel konaklama imkanları olduğunu gördük.

Denizli’de gezilecek yerler

     Bunu Denizli’ye özel olarak söylememize gerek yok ama senede bir kez bile turistik bir geziye çıkacaksanız Müze Kart almanız mantıklı oluyor. Mesela Travertenler + Hierapolis bileti 72 lira iken müze kartı 70 liraya satılıyor. Hiç düşünmeden alın bu kartı, zaten Türkiye’de de çoğu yerde kullanacaksınız.

  • Pamukkale Travertenleri

     Burası gerçekten görünce büyüleneceğiniz türden bir yermiş. Yani bunca sene Türkiye’de, bu kadar yakınında yaşayıp da gitmediyseniz gördüğünüzde kendinizi hırpalayabilirsiniz ben napıyorum diye, öyle bir güzellik. Abarttığımız düşünülebilir, abartıyor olabiliriz, buna karşı çıkmayız, gururla evet ne var abarttım çünkü burası abartmaya değer diyebiliriz. Bir ara iyi korunmadığı için grileşme durumu olmuştu ama neyse ki değerini anlayıp önlemlerini almışlar, iyi duruma gelmiş yeniden. 

Burası giremediğiniz kısım

 
     Şu anki haliyle en güzel noktalarına giremiyorsunuz, en tepede seyir terası denen yerden izleyip fotoğraflayabilirsiniz. Bir tık aşağıya indiğinizde karşılaşacağınız kısma ayakkabılarınızı çıkarıp girebiliyorsunuz. Şunu hatırlatmakta fayda var, seyir terası kısmında buharlar çıktığını gördüğünüz sıcacık su aşağı kısımlara akmadığı için gireceğiniz yer çoğunlukla soğuk. YAZ MEVSİMİNDE GİTMİYORSANIZ travertenlerin kuru tarafı zaten buz gibi, neyse ki kenarda ılık suyun aktığı bir oyuk var, ayaklarınız üşüdükçe oraya girip ısınabiliyorsunuz. Ancak oluktan yürümek oldukça zor, engebeli bir zemin olduğu için ayaklarınıza sürekli bir şeyler batıyor ve dengenizi rahat bulamıyorsunuz. Biz gittiğimizde (Aralık başı) yalnızca en üstteki havuz ve ortalardakilerin biri ılıktı, bunlara da yukarıdaki sıcak alandan su akışı olduğu için, diğerleri bildiğiniz kaynak suyu gibi adeta buz. 

 

Bu buharlara aldanmıyoruz aşağısı SOĞUK

 

     Bu arada buraya ziyaretinizi nasıl planladığınıza bağlı olarak gireceğiniz kapı da değişecek. Bizim gibi önce Hierapolis Antik Kenti’ni gezeyim derseniz yukarıdan giriş yapıp aşağı doğru inebilirsiniz. Direkt Pamukkale’ye girecekseniz aşağıdan girip yukarıya Hierapolis’e çıkabilirsiniz. Bunların biletleri de beraber satılıyor bitişik oldukları ve arada ayrı bir giriş falan olmadığı için.

Alanda böyle balona da binebiliyorsunuz.

     Kalabalıklık konusundan bahsedecek olursak, aralık ayında bile azımsanamayacak sayıda insan olduğunu söyleyebiliriz. Hani öyle fotoğraf çekilemeyecek kadar, insan kalabalığından beyazlığı göremeyecek kadar falan değil ama kesinlikle boş olmuyor. Akşamüstü ayrılırken 9 tane tur otobüsü saydık. Özellikle günbatımında birden insanlar buraya doluştu fotoğraf çekmek için.  

 

Aşırı güzel değil mi gerçekten…

 
 
  • Hierapolis

     Eğer gezinize Hierapolis Antik Kenti’nden başlayacaksanız bizim gibi Güney Kapısı’ndan girmenizi öneriyoruz. Antik Kent gerçekten kocaman ve gezilmeye değer. Yani Pamukkale’ye geleyim, 1 saat travertenlerde takılıp fotoğraf çeker dönerim diye gelirseniz Hierapolis’e bayağı haksızlık etmiş olursunuz.

     Burada en çok ilginizi çekecek ve kesinlikle görmeniz gereken yapı antik tiyatro. Yapımı 150 yıl süren bu tiyatro Akdeniz havzasındaki en özgün antik tiyatro olarak anılıyor. Gerçekten etkilenmemek mümkün değil. 

               

     Ayrıca Milattan Önce 2. Yüzyılda Pergamon kralı tarafından yapılmış termal havuzdan kalanı görebilir, hatta içerisinde yüzebilirsiniz. Burası travertenlerin üst taraftaki girişinin hemen yukarısında kalıyor ve direkt mayolarınızla sıcak sudan çıkıp oraya geçebiliyorsunuz (aralık ayında bile bunu yapan turistler vardı). Bize kalırsa bu antik havuz etrafındaki beton yığını çirkin işletme yüzünden potansiyelinin korkunç derecede gerisinde kalmış ve çekiciliğini kaybetmiş. Vurulan bütün bu darbelere karşı hala fotoğraflarda güzel çıkmayı başaran bu antik havuz, kendisine yakışan bir peyzajla birleştirilse ne kadar etkileyici olurdu düşünmeden edemiyoruz. Nolur birileri el atsın bu olaya.

     Bunlar dışında da eğer vaktiniz varsa ve Hierapolis’i hakkıyla gezeyim diyorsanız bütün alanı görmeniz, dikkatle inceleyip yazıları okuyarak falan gezmeniz için bizce 2-3 saatinizi falan buraya ayırmanız lazım.

Burası Güney Kapı girişinden epey uzak bir nokta, traverten girişini falan geçip bir süre yürümeniz gerekiyor, Bizce çok güzel, vaktiniz varsa sonuna kadar gidin.

 
  • Laodikeia

     Hierapolis bize yetti, bu kadar antik şehir gezisi yeter demeyin. Gerçekten Laodikeia Türkiye’nin en önemli kültürel varlıklarından biri. Yeni Hıristiyanlığın en kutsal 7 kilisesinden birinin bulunduğu, bir örneği sadece Vatikan’da olan Augustus heykel başının olduğu, yaklaşık 3 metrelik kral heykeli bulunduran saymakla bitmeyecek önemli eserlere ev sahipliği yapan bir yer. Anadolu’nun en büyük metropol kentlerinden biri olan Laodikeia’nın tarihi milattan önce 3. Yüzyıla kadar dayanıyor. Biz maalesef ki bu gidişimizde buraya gidemedik çünkü gerçekten minimum 3 saatinizi ayırmanız gerekiyor burası için ki bizim o kadar vaktimiz kalmamıştı. Ama olur da vaktiniz kalırsa kesinlikle buraya gitmenizi öneriyoruz. Merkeze ve Pamukkale’ye eşit uzaklıkta gibi, ikisinin tam ortasında kalıyor diyebiliriz. Giderseniz pişman olmayacağınızın garantisini veriyoruz.

  • Karahayıt

     Denizli adeta bir termal cenneti. Bunu söylemeden geçemedik. Karahayıt da yüksek sıcaklıkta çıkan bol mineralli kırmızı suyu ile tanınıyor. Pamukkaleye çok yakın olan Karahayıt da Pamukkale’yle birlikte bir günde aradan çıkarabileceğiniz bir yer. Öyle çok fazla vaktinizi alacak bir yer değil. Şifalı olduğuna inanılan çamurları ve kırmızı travertenleriyle küçük bir alanda bulunuyor gezilecek yerler. Ayrıca bu muhitte onlarca termal otel bulunuyor. Eğer öyle şeylere hevesliyseniz burada kalmanızı da tavsiye ediyoruz. 

  • Halıcı Ahmet Urkay Müzesi

     Burası da gidemediğimiz ama gitmeyi istediğimiz yerlerden biri. Çok yeni bir müze olduğu için Ender de önceden gitmemiş. Buranın bir özelliği de halamın (Ender) müzesi olması asdflşkasd. Yıllardan beri antikaya meraklı olan hatta ilk başlarda bunu profesyonel olarak alım satım olarak da yapan eniştemin artık son bir imza olarak açtığı müze. Şimdiye kadar topladığı tüm eserleri sergiliyormuş burada. Antika eşyalar, el dokuması halı, kilimler ve köy hayatında kullanılan onlarca eski eşyanın bulunduğu bu müze Karahayıt’ta bulunuyor. Yani oralara kadar gitmişken uğramakta fayda var diye düşünüyoruz. 

  • Teleferik ve Bağbaşı Yaylası

     Teleferik Denizli’ye 4-5 yıl önce yapılmış ve bu Ender’in üniversite için İstanbul’a taşındığı döneme gelmiş. Bu yüzden buraya ilk defa beraber gitmiş olduk ve ikimiz de oldukça beğendik. Toplu taşımayla gidecekseniz 22t ile ulaşabiliyormuşsunuz.

     Teleferiğe bineceğiniz noktaya varmak için ormanın içinden geçiyor ve yavaş yavaş o doğayla bütünleşme moduna giriyorsunuz. Teleferik ücreti kişi başı 8 lira. Sonunda 1400 metre yüksekliğe çıktığınız bu yolculuk 7 dakika sürüyor. Teleferikten indiğinizde bir fotoğraf molası verebilir, orada bulunan yegane tesis olan yerde oturabilirsiniz. Biz direkt ücretsiz aktarma dolmuşlara binerek yaylaya çıktık, bu yol 5 dakika sürüyor. Yaylada bir kafe ve bir kebapçının yanısıra ufak tefek hediyelikler alabileceğiniz ahşap kulübeler bulunuyor. Biz kışın gittiğimiz için çoğu kapalıydı, yazın buranın daha hareketli olacağını umuyoruz. Bir de konaklama kısmında bahsettiğimiz gibi bu alanın biraz daha yukarısında bir bungalov alanı açılmış, yazın konaklamak için burayı da değerlendirebilirsiniz. Yazın diyoruz çünkü kışın aşırı soğuk bizce, şöyle bi gezip aşağı inmelik yani, fotoğraf çekmeye bile üşendik biz soğuk olduğu için. 

Bizce buranın en büyük falsosu içeri alkol alınmaması. Hem kışın bahsettiğimiz kafede sobanın yanında oturup bir kadeh sıcak şarap içmeyi, hem de yazın konaklarsak akşamları birer bira içmeyi şahsen biz isteriz. Burada sevimli bungalovlarda kalmayı planlayacakları bu konuda uyarmış olalım.

 

Böyle Karadeniz yaylalarındaymışsınızcasına fotoğraflar da çekebilirsiniz :)))

 
  • Kaleiçi

     Burası Denizli’nin meşhur ama artık bitmek üzere olan çarşısı. Selçuklular döneminden kalma bir kalenin surları içinde kalan bir bölge olduğundan adı kaleiçi. Ancak uzun yıllardır çarşı olarak kullanılmaya devam ediyor. Bu çarşıda Denizli’nin meşhur tekstil ürünlerinin yanı sıra, artık çok yaygın olmasa da kuyumculuk, bakırcılık gibi el yapımı işlerle uğraşan küçük esnaflar da mevcut. Biz gezmeye gittiğimizde pazar günü olduğu için her yer kapalıydı. Eskisi kadar rağbet görmese de haftaiçleri hala Denizli’nin en kalabalık yerlerinden biridir. Birkaç saati ayırıp görmek gerekiyor. 

 

Kaleiçi’nin sokakları, normalde cıvıl cıvılmış ama pazar günleri görüp görebileceğiniz kapalı kepenkler

 
  • Bornozlu Horoz Heykeli

     Hazır Kaleiçi demişken sosyal medyanın dalga konusu olan meşhur Bornozlu Horoz heykelini de anlatmadan geçmeyelim. 😀 Bu güzide eser Kaleiçi’ndeki Hacı Şerif şubesinin önünde duruyor. Zamanında bornoz festivali için Hacı Şerif sponsorluğunda yaptırılmış. Denizli’nin en meşhur 3-4 şeyinden 2’sini tek bir heykelde birleştirmeyi başardıkları için ayrıca teşekkür ediyoruz asdfsdaf.

  • Babadağlılar Çarşısı

     Ender’in içi estetik görünüyor diyecekken yanlışlıkla mimarisi güzel dediği için dalga geçtiğim meşhur yer de burası. (Storylerimizi takip edenler bilir :P) Aslında mimari olarak ilginç özelliği de 8 katlı binanın içinde hiç merdiven olmaması. İnsanların rahat gezebilmesi için binanın içi eğimli inşa edilmiş, hiç merdiven çıkmadan döne döne yürüyerek üst katlara erişiliyor. 100’ün üzerinde dükkan var. Havlu, bornoz, nevresim, çarşaf, masa örtüsü, pijama tekstile dair aklınıza ne gelirse hepsini bulabileceğiniz bir yer. Buraya da az biraz vakit ayırmanızı tavsiye ediyoruz. Ha bir de unutmadan pazar günü burası da kapalı. 

  • Çınar Meydanı

     Geldik Denizli’nin en işlek meydanına. Burası Denizli’nin kalbi gibi bir şey. Yapması gereken bir işi olan herhangi bir Denizlilinin yolu buraya kesin düşer. Bu kadar önemli şeyler söyledik ama turist olarak gezilecek çok da bir şey yok aslında. Yine bir horoz heykeli var asdflsad. 2012 yılında belediyenin yeniden yaptırdığı heykel için internet sitesinde bir anket açıldı. “Heykelin malzemesi ne olsun?” anketini cam açık ara önce bitirdi. Sonra 7000 adet el yapımı çam parçasının birleşimiyle gerçekten güzel bir heykel yaptırıldı. Yani Denizli’ye gelmişken görmeden gitmemek gerekiyor. Büyük caddede yürüyüp Denizli’nin en işlek caddesinde de yürümedik demezsiniz. Ayrıca belediyenin hemen arkasında da cafelerin falan olduğu bir sokak var. Çok güzel mekanlar değil ama Denizli’deki ergen-gençlerin nerelerde takıldığını görmek için bir uğrayabilirsiniz.

Yeni yıl arifesinde geldiğimiz için Denizli’nin Nimet Ablası olan Küçük Ağa’dan bilet almıştık (amorti bile çıkmadı afsdada), yine de merak edenler için o da Çınar Meydanı’nda 

  •  Çamlık

     Şehrin içinde kalmış kocaman bir orman görmeyeli ne kadar oldu? Çok oldu değil mi? İşte bu ihtiyacınızı gidermenin bir yolu “Çamlık”. Şehrin içinde, sessiz, sakin, kocaman bir orman. Doğayla iç içe yürüyüş yapıp, dağa tırmanabileceğiniz bir yer. Çamlık’ın diğer bir avantajı ise ormana girişin hemen yanında gerçekten çok güzel mekanlar bulunması. Özellikle son 5 yıl içinde açılmış bar, cafe, bistro tarzı birçok mekan var. Akşam dışarı çıkmak için çok güzel mekanlar bulabilirsiniz burada. Biz Route ve MySoho’yu öneriyoruz. Gayet güzel iki yer. Ayrıca Route’ta birbirinden güzel konserler de oluyor, onlardan birine de denk gelirseniz değmeyin keyfinize. Bu cadde üzerinde bizim henüz deneyimlemediğimiz yeni yerler de açılmış. Oraları da deneyebilirsiniz. Ayrıca gece acıkırsanız Denizli’nin en meşhur çorbacısı Çamlık Çorbacı’sına da uğrayın. 🙂

  • İncilipınar Parkı     

     Burası Denizli standartlarına göre (Ender kızacak adasdad) oldukça büyük bir park. Bayağı uzun uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Dağ manzarasına karşı oturup keyif yapabilirsiniz. Yine bu parkın bitişiğinde ilginç mimarisiyle dikkat çeken Nihat Zeybekçi Kongre ve Kültür Merkezi bulunuyor. Tiflis seyahatimizin tam arkasına rastladığı için ister istemez bu yapıyı Tiflis’teki meşhur modern binalarla karşılaştırmış ve aynı binanın Tiflis’te olsa gezi bloglarına konu olacağına kanaat getirip burada yer vermeye karar vermiştik.

                       

  • Adalet Parkı

     Yine Denizli’nin meşhur parklarından devam ediyoruz. Çamlık Parkı’ndan sonra Denizli’nin en büyük 2. Parkı ünvanına sahip adalet parkı Türkiye’de çok az gördüğümüz şehir merkezi parklarından biri. Özellikle yaz akşamları civardaki insanların ailece gelip vakit geçirdiği park Denizli’de çok gününüz varsa gidip bir yürüyüş yapmak için çok ideal. Buraları gördükten sonra Denizli’ye dair fikirleriniz biraz olsun değişebilir klsdfasf.

  • Kayak Merkezi

      Burası da yine ben (Ender) Denizli’den ayrıldıktan sonra ya da ayrılmadan hemen önce yapılan yerlerden. Birlikte gittiğimizde de vaktimiz olmadığı için uğrayamadığımız bir yer. Diyeceksiniz ki Denizli’de kayak merkezinin ne işi var? Ama yapmışlar valla. Hatta Ege Bölgesi’nin en büyük kayak merkeziymiş. Gidenler genelde memnun kalıyor. Denizli Merkez’e yaklaşık 80 km uzaklığında. Fiyatları da gayet uygunmuş diğer popüler kayak merkezlerine göre. Eğer ki uygun fiyatlı bir kış tatili düşünüyorsanız hem Denizli’nin saydığımız turistik yerlerini görmek hem de kayak yapmak için güzel bir tercih olabilir. 

  • Kaklık Mağarası

     Burası da gidemediğimiz yerlerden biri. 🙁 Buraya Ender en son ortaokuldayken gittiğinde gayet güzel bir yermiş. Ancak babası geçen yıl gittiğinde pis, bakımsız bir halde olduğunu söyledi. Aslında gerçekten çok güzel bir görüntüsü olan, içinde küçük bir Pamukkale barındıran bir mağara. Giriş de ücretsiz. Bizce eğer vaktiniz varsa bir şans vermeye değer. 

  • Keloğlan Mağarası

     Gitmediğimiz ama ününün şehirleri aştığı bir yer daha. Denizli Merkeze yaklaşık 90 kilometre uzaklıkta Acıpayam ilçesine bağlı bir mağara. Kaklık Mağarasına kıyasla çok daha bakımlı ve işletmesinin iyi olduğunu duyduk. Hatta bu mağaraya giden kel insanların saçının çıkmaya başladığına dair de bir inanış var. Bu konudaki eğlenceli Saadettin Teksoy videosunun linkini de buraya bırakalım. Gidecek olanlar gitmeden önce izleyip eğlenebilir lşsdfklasd. https://www.youtube.com/watch?v=OfoCgwBe4JU

Denizli’de yeme içme

  • Hierapolis Güney Kapısı karşısındaki gözlemeci

     Buranın bir adı var mı emin değiliz ama girişinde yazan Gözleme + Ayran = 10 lira yazısı ile bizim ilgimizi çekmeyi başardıkları doğrudur. Burası aslında bir aile evinin bahçesi, yani işletenler yaz-kış orada yaşayan insanlar. Bayağı tatlılar. Bize ikram falan yaptılar (ne olduğunu pek anlamasak da sade gözleme gibi bi şeydi). Çay istediğimizde çayımız yok ama kendimize nane limon kaynatmıştık tam, ondan getirelim dediler. Böyle ev sıcaklığında tatlı bir ortam yani.

  • Hacı Şerif

     Dondurmalı irmik helvası gibi yüce bir fikrin mucidi olan bu işletmeye mutlaka gitmek gerekiyormuş Denizli’ye gelindiğinde. Birçok şubesi var ama Kaleiçi’ndekine giderseniz Bornozlu Horoz heykelini de görmüş olursunuz. Tatlısına gelecek olursak bizce inanılmaz güzel ve farklı değil. İrmiği güzel ama dondurması tahinli gibiydi Rüya hiç sevmedi. Yukarıda da söylediğimiz gibi pazar günü her yer kapalı Kaleiçi’nde, Hacı Şerif de açık ama çay servisleri olmuyormuş…

  • Kebapçı Enver

     Et yiyorsanız burası gerçekten Denizli’de yemek için ilk uğramanız gereken yer. Pamukkale’yi falan boşverin ilk buraya gelin asdkfasdkl. Diyeceksiniz ki kebabın Denizli’de işi ne? Ama bi tadına bakınca bu fikriniz değişecek, çünkü bunu diyip de yiyen ne kadar tanıdığım varsa hepsi bi porsiyon daha istedi. Tandırda pişmiş (ama kuyu değil odun fırını) koyunun ön kolundan alınmış yumuşacık et (Bu kısımları Ender yazıyor, Rüya da nefret eden gözlerle bakıyor). Bu kebabın bir özelliği de çatal, bıçak servisi olmaması. Üzerinde gelen pideler ve el yardımı ile yeniyor. Bu lokantanın diğer özelliği ise Vedat Milor tarafından da tavsiye edilmiş olması. Ama baştan söyleyelim bu kebapçılar biraz keyfine düşkün. Haftaiçleri genelde öğlene kadar etlerini bitirip öğleden sonra kapatıyorlar dükkanı, haftasonu da açmıyorlar. Ama belki artık çok meşhur olduktan sonra bu özelliklerini değiştirmişlerdir bilemiyoruz. Yine de siz gitmeden bi arayıp sorun. Bir tavsiye daha, kişi sayısına +1 porsiyon fazla söyleyin, gerçekten pişman olmazsınız.

  • Bizim Ev

     Evet diğer bir seçenek Ender’lerin evi. Ehehe şaka şaka. Mekanın adı “Bizim Ev”. Salaş bir esnaf lokantası görünümüne sahip bu restoran gerçekten dışarda yiyebileceğiniz en lezzetli keşkek ve aşurenin olduğu yer olabilir. Mantısı da çok güzel de Kayserililer offend olur diye mantıyı söylemedik dfksdaf. Biz gittiğimizde buraya uğramadık çünkü biliyorsunuz ki Rüya et yemiyor. Keşkek de etli olduğu için gitmeye gerek duymadık. Keşkeğin ne olduğunu bilmeyenler için etli buğday lapası gibi bir tanım yapabiliriz. Ama tipinin kötü göründüğüne bakmayın gerçekten çok lezzetli. 

  • Çıtır Fırın

     Önceden sadece küçük bir fırın olup “Çıtır Ekmek” olarak geçen yer şimdi birkaç cafe benzeri şubeler açmış. Bu kafelerine hiç gitmedik ama eski kalitesine ve namına güveniyoruz. Bir kahvaltınızı ya da ara öğününüzü burada geçiştirip bize geri dönüş yaparsanız çok seviniriz eheh.

  • Denizli Konağı

     Burası restore edilen eski bir konak. Yine Denizli ve Ege mutfağından örnekler varmış (Biz gitmedik, ama konağı biliyoruz). Şehrin bayağı merkezinde bir yerde. Bir öğününüzü burada geçirebilirsiniz.

  • Şahin Tepesi

     Geldik Denizli’nin teleferikle birlikte en güzel manzarası olan diğer yerine. Burası da Cankurtaran bölgesine doğru giderken gördüğümüz bir tepe. Bütün Denizli’yi ayaklarınızın altında bulabileceğiniz ve güzel bir yemek yiyebileceğiniz bir yer. Biz özellikle gidip bir şeyler yiyip içmedik ya da manzaraya bakmadık ama yazın Denizli’den Fethiye’ye giderken bu yoldan geçtiğimiz için bakmıştık manzarasına. Zaten Antalya, Muğla gibi yerlere giderken burası dediğimiz gibi yolunuzun üstü oluyor bir uğrayabilirsiniz. 

  • Başkarcı Karlı Pekmez

     Evet biz de biliyoruz mekanın adı biraz garip ama gerçekten yaptıkları en önemli şey bu sdfkasdlşfa. Yine Denizli’nin merkezinde bulunan bir dağın tepesinde bir mekanı anlatıyoruz. Denizli çok dağlık tepelik bir yer. Buraya da çok kar yağıyor, malum dağ olduğu için. Denizli’de de karlı pekmez (ya da pekmezli kar her neyse) çok meşhur olduğu için böyle bir sektör oluşmuş. Ama gerçekten tadı güzel oluyor. Meyveli seçenekleri falan da mevcut. Özellikle yaz sıcağında çok güzel gidiyor. Karları da bir şekilde saklama yöntemi bulmuşlar, yazın da satıyorlar. Yine güzel bir manzara eşliğinde serinleme fırsatını kaçırmayın deriz. 

  • Garson Şükrü, Köz Ocakbaşı, Arma Restaurant

     Bu üçü de farklı mekanlar ama konsept olarak aynı oldukları için birlikte yazalım istedik. Bunların turistik mekanlarla hiçbir ilgisi yok, tamamen Denizlili olmamızın avantajlarını kullanarak daha geniş spektrumlu bir yazı olması için ekliyoruz. Eğer Denizli’de biraz lüks ve güzel bir akşam yemeği yiyip yanında da içki içmek istiyorsanız bu üç yerden biri güzel bir seçim olacaktır. Ancak tabi böyle bir yemek için biraz ortalamanın üstünde bir miktarı gözden çıkarmanız gerekecektir. 🤭 

  • Çamlık – Yeme & İçme & Eğlence

     Gezi kısmında Çamlık’tan bahsederken mekanlara da ister istemez girmiştik. Arada kaynamaması için aynı bölümü buraya da olduğu gibi yapıştırıyoruz:

     Çamlık’ın diğer bir avantajı ise ormana girişin hemen yanında gerçekten çok güzel mekanlar bulunması. Özellikle son 5 yıl içinde açılmış bar, cafe, bistro tarzı birçok mekan var. Akşam dışarı çıkmak için çok güzel mekanlar bulabilirsiniz burada. Biz Route ve MySoho’yu öneriyoruz. Gayet güzel iki yer. Ayrıca Route’ta birbirinden güzel konserler de oluyor, onlardan birine de denk gelirseniz değmeyin keyfinize. Bu cadde üzerinde bizim henüz deneyimlemediğimiz yeni yerler de açılmış. Oraları da deneyebilirsiniz. Ayrıca gece acıkırsanız Denizli’nin en meşhur çorbacısı Çamlık Çorbacı’sına da uğrayın. 🙂 

Denizli’de Etkinlikler

     Baştan belirtelim burada belirteceğimiz etkinliklerin hiç birine katılmadık ehehe. Ama Denizli’de bir sürü festival falan düzenleniyor onları da size anlatmadan geçmek olmaz dedik. İçlerinden en beğendiklerimizi sıralayıp kısa kısa bilgi verelim istedik.

  • Bekilli Kültür Sanat ve Üzüm Festivali

     Bunu seçmemizdeki en büyük etmen üzüm güzeli seçilmesi dslfsdalşfas. Tam anlamadık konsepti üzüm güzeli olarak bir insan mı seçiliyor yoksa en güzel üzüm mü seçiliyor? Neyse ağustosun üçüncü haftasında Bekilli’ye yolunuz düşer de görürseniz bize de anlatın nasıl olduğunu. Ayrıca eski Türkiye’de adı şarap festivaliymiş de kaldırmışlar. 🙁

  • Gastrofest

     Bu da yeni düzenlenmeye başlamış, Ege ve Anadolu Yemekleri festivali. Kasımın ilk ya da ikinci haftası oluyormuş. Bu bayağı hoşumuza gitti. 

  • Denizli Cam Bienali

     Tekstil konusunda öncü olan Denizli’nin diğer meşhur olduğu bir sektör de cam sektörü. Tamamen el üretimi olan Denizli Cam Fabrikası ürünleriyle Türkiye’yi yurtdışında sürekli temsil eden Denizli bu ürünleri bu bienalde de sergiliyormuş. Nisan sonu mayıs başı civarlarında olan bu festivali de tuttuk.

  • Çal Bağ Bozumu Kültür ve Sanat Festivali

     Bu da Bekilli’deki festivale benziyor. Özünde hepsi şarap festivaliymiş, malum Denizli’nin şarapları meşhur. 2-3 gün boyunca konserler falan oluyor. Üzüm yarışmaları oluyormuş bunda da, bunu da çok merak ettik asdflşkasd. Eylülün ilk haftasıymış.

  • Çivril Uluslararası Elma Tarım ve Kültür Festivali

     Sadece üzüm değil Çivril’in de elması meşhur. Bu da en büyük festivallerden biri. Ağustos sonunda gerçekleşen bu festivalde de günlerce konser, dans gösterileri, yarışma falan oluyormuş. 

  • Geleneksel Sudan Koyun Geçirme Festivali

     Bu en beğendiğimiz festival oldu. İsminden de anlaşılacağı gibi koyunları sudan karşıya geçirmeye çalışıyorlarmış sdlşfksdaf. Bu festivalin en büyük özelliği ise tam olarak 846 yıldır yapılıyor olması. Hatta ve hatta UNESCO tarafından somut olmayan kültürel miras listesine alınmış. Koyununu en hızlı karşıya geçiren çobana ödül veriliyormuş. Ağustonun son haftasında Çal’da düzenleniyormuş.

     Daha bir sürü var da biz bu kadarını seçtik sizler için. Artık gelmiş geçmiş en detaylı Denizli yazısının sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bu tabii ki sadece bizim iddiamız. 🤭 Bundan sonraki yazılarımızda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir