Glamping son zamanların dikkat çeken konaklama tecrübelerinden biri. Peki nedir bu glamping? Milas-Çökertme’nin cennet gibi koylarında yüzdüğümüz tatilimizde 2 gece Ruina’nın özel çadırlarında bu deneyimi yaşadık. Bu yazımızda glamping tecrübemizden ve Çökertme’de gittiğimiz yerlerden bahsedeceğiz.
Glamping: Doğal ve Konforlu
Glamping çadırlarını ilk defa geçen yaz Instagram’da gezinirken görmüş ve çok merak etmiştik. Türkiye’de son yıllarda kamp kültürünün giderek daha çok yaygınlaşmasıyla günden güne popülerleştiğini düşündüğümüz glamping konsepti çadır hayatının doğallığıyla otel konforunu orta noktada buluşturuyor. Ender’in beni sürekli kamp tatiline teşvik etmesi, ama benim tatil sırasında bazı rahatsızlıkları göze almaktan çekinmem sonucu glamping bize biçilmiş kaftan gibi gözüktü.
Attık kendimizi Çökertme’de Ruina Glamping‘e. Burası, bir genç çift tarafından çok yakın zamanda açılmış tatlı mı tatlı bir çadır kampı. İlker ve Dicle burayı açmak için işlerini bırakmış, memuriyetten ayrılmış, hayallerinin peşinde canayakın iki genç. Her şeyi incelikle düşünmüş, çadırlarından banyosuna her alanı çok zevkli dekore etmişler. Yeni açıldığı için kafalarında hala türlü türlü planlar vardı gittiğimizde, Ruina’nın bu ikilinin elinde her gün daha da güzelleşeceğine şüphemiz yok!
Gelelim kamp alanını kısaca tanıtmaya. Ruina 10 çadırdan oluşan minik bir alan, kendi çadırınızı kurabileceğiniz bir bölge olmadığı için yalnızca glamping deneyimine ayrılmış. Bazı çadırlarda çift, bazı çadırlarda tek kişilik yatakları var. Çadırların içinde rahat yataklar, mini buz dolabı, vantilatör gibi tatilinizi konforlu geçirmeniz için gereken eşyalar bulunuyor. Bunun dışında kahvaltı yapacağınız açık bir alan, kadın/erkek için 2şer tuvalet ve duş, açık ortak mutfak (kap/kacak, tencere/tava, mangal gibi yemek yapmalık alet edevat mevcut) ve keyifli vakit geçirebileceğiniz oturma alanları var. Konaklamaya kahvaltı dahil, eğer gün içerisinde başka bir şeyler yiyip içmek istiyorsanız büfelerinden alabiliyorsunuz (tost, köfte, kahve vs.).
Bizim için en önemli kriterlerden biri tuvalet ve banyonun temizliğiydi. Bu konuda burayı gözümüz kapalı herkese önerebiliriz. Bir an bile rahatsızlık duymadık, gerçekten ciddi bir titizlikle temizleniyor. İkinci büyük artısı (bu daha çok genel glamping konseptinin artısı), özellikle pandemi döneminde çadır kiralamak istemediğimiz için ihtiyacımız olan her şeyin önümüze paket halinde sunulması oldu. Bir süredir çadır almak aklımızdaydı, ama Belçika’ya taşınma gibi planlar ortaya çıkınca beklemeye karar verdik. Çadır almak aslında epey mantıklı maddi olarak, ama elinizde yoksa ve kamp tatilini seveceğinizden pek emin değilseniz glamping ile işe başlamak mantıklı bir karar olabilir. Çünkü kamp işi çadır almakla bitmiyor, mat/uyku tulumu, lamba vs. gibi heves edip aldıktan sonra bir daha ben bu işe kalkışmam deyip kenara atabileceğiniz pek çok şey satın almanız olası. Yani kısacası, otele gider gibi bavulunuzu alıp gidiyorsunuz buraya, kafanız rahat.
Peki hiç eksisi yok mu? Bizce çadırın gündüz vakti çok sıcak olması tek eksiydi. Bu genel anlamda çadır tatili için geçerli bir durum (dev gibi çam ağaçlarıyla kaplı bir ormanda falan değilseniz), güneş doğduktan sonra 1-2 saat uyudunuz uyudunuz sonra sıcaktan perişan olmuş bir vaziyette uyanıp bir daha uyuyamayabilirsiniz. Tabii bu durum Ender gibi uyku bağımlıları için geçerli değil! 🙂 Sabah 7-8 gibi kalkayım, mis gibi denizime gideyim kafasındaysanız sizin için avantaja bile dönüşebilir. Bir de Çökertme biz ordayken (Haziran sonu) epey esintiliydi, hatta Ender hafif üşütmüş olduğu için vantilatörü bile çalıştırmadan yattık, çadırın pencerelerinden gelen hava bizi idare etti. Ama temmuz-ağustos için bu konuda pek umudumuz yok, VantilatörForever diye dövme yaptırmanız muhtemel.
Son olarak, glamping’i Ruina-Çökertme’de denemeli misiniz? Bizce evet. Ruina temizliği, işletmecilerinin ilgisi ve özeni ile memnun kalacağınız bir kamp alanı. Ayrıca Çökertme hak ettiğinden daha az biliniyor bizce. Açıkçası biz giderken daha çok glamping için gitmiştik ama koyları şu an burnumuzda tütüyor. O zaman biraz da Çökertme’den konuşalım!
Çökertme Konum – Ulaşım
Çökertme’nin türküsünü ve kebabını bilmeyen yoktur herhalde. Ama koylarında yüzenler çok da fazla değil! Hatta Google’a Çökertme yazdığınızda ilk sayfada sadece kebap tarifleri çıkıyor. 🙂 Milas ilçesine bağlı Çökertme Koyu Bodrum’dan Akyaka’ya doğru giderken Mazıköy ve Ören’in arasında kalıyor. Eğer kendi aracınız yoksa Milas’tan kalkan otobüslerle ulaşım sağlayabilirsiniz:
Çökertme’de Nerede Denize Girilir?
Ruina Glamping Çökertme’deki bütün plajlara yürüme mesafesinde. Şöyle tatlı bir harita yaptırmışlar:
Buna göre en yakın plaj olan Fesleğenbükü’nden (350 m.) başlayarak Mandıra Filozofu’na kadar (1-1.5 km.; attım çünkü haritada yüzerek gösteriyor :D) 5 sahilde denize girebilirsiniz.
Kumcaz Plajı & Fesleğen Bükü
İkisini birlikte yazıyoruz çünkü buralardan denize girmedik. Dalgayı ve rüzgarı alış yönü ve açıklığı Çökertme Plajı’yla aynı olduğu için benzer denizlere sahip olduğunu düşünüyoruz. Bu iki plajda da havlunuzu atıp denize girebiliyorsunuz.
Çökertme Plajı
Burayı merkez plaj gibi düşünebilirsiniz. Restoranların şezlonglarını kullanabilir veya yine kenara havlunuzu serip takılabilirsiniz. Burada şezlonglar için ayrı bir ücret ödemeyip yediğinizi içtiğinizi ödüyorsunuz. Biz Orhan’ın Yeri’nde oturmuştuk, otururken gelip ne yersiniz/içersiniz diye dakika başı darlayan olmadığı için rahat ettik. Bu restoranlar akşama doğru şezlongları toplayıp sahile masa atıyorlar, restoran deneyimimizden Yeme & İçme bölümünde bahsedelim.
Çökertme Plajı’nda giriş küçük küçük taşlardan oluşuyor. Çıplak ayak girmekte zorlanmıyorsunuz. Deniz suyu ne soğuk ne sıcak, serinletiyor. Yürüyüp yorulmayayım, şezlongum şemsiyem, yediğim içtiğim hazır olsun derseniz direkt olarak burayı tercih edebilirsiniz. Bundan sonraki plajlar bir tık zahmetli olacak.
Arpabükü
Çökertme Plajı’ndan sonra 10 dakikalık bir patika yoldan ulaştığınız Arpabükü’ne kelimenin tam anlamıyla bayıldık! Bizce Çökertme’de denize girilecek en iyi yer burası. Mini mini, sakin, işletmesiz bir koy. Arkasında küçük bir merdivenle çıkılan hafif yüksek bir alan var, burada ağaçların altında koltuğunuzu veya havlunuzu atıp bütün gününüzü huzur içinde geçirebilirsiniz. Biz haziran sonu ve haftaiçi gittiğimizden midir bilinmez ama buradaki insan sayısı 5-10 kişiyi geçmiyordu. Denizi mükemmel, su cam gibi pırıl pırıl, kayaların arasından denize karışan kaynak suyunun etkisiyle yer yer içinizi titreten bir soğuğu var. Benim gibi soğuk deniz sevenler için adeta cennet. Ama gözünüz de korkmasın, bir Bozcaada değil tabii. Ayrıca yukarıdaki plajlara göre daha kapalı olduğu için akşamüstüne doğru dalgalanma ihtimali olan diğerlerine kıyasla her daim daha dalgasız.
Son olarak, girişte yer yer deniz kestaneleri olduğu için deniz ayakkabınızı yanınızda bulundurmanızı tavsiye ederiz. Ayakkabısız girilmez mi? Girilir, biz girdik. Ama gereksiz bir huzursuzluk yaşamamak için önlem almakta fayda var. Not olarak şunu da ekleyelim, bu civarlarda dolaşmayı da düşünüyorsanız maalesef deniz kestanesi genel olarak birçok plajda karşılaşacağınız bir sorun. Yakınlarda bulunan Mazıköy ve Akbük’te deniz ayakkabısız girmek epey riskli bizce.
Mandıra Filozofu
2013 yılında çekilen Mandıra Filozofu filminin geçtiği yer burası. Arpabükü’nden bir patika yolu takip ederek 15-20 dakika yürümeyle gidiliyor. Sahilde tekneler dışında pek kimseler yok. Burada deniz kestanesi nüfusu daha fazla ama neyse ki iskele var. İskelede güneşlenme sevdalılarını da mutlu edecektir bu durum. Buranın denizi Arpabükü kadar iyi değil ama yine de çok güzel. Tekne işi bizce biraz bozuyor denizi, tam berraklık kayboluyor, bilemiyoruz. Her yeri keşfedeyim gibi bir tutkunuz yoksa Arpabükü’nde kalarak çok da bir şey kaybetmezsiniz. Belki kalabalıklaştığı dönemde bu koy daha sakin oluyordur, o zaman gelinebilir.
Buraya yürümesiz gelmenin tek yolu 4×4. Çökertme Plajı’ndan yaklaşık 10 dakikalık bir yolu var arkadan dolanan, ama feci bir yol.
Konfilikt Koyu
Mandıra Filozofu’ndan bir sonraki kıvrıma geçtiğinizde yine Arpabükü kıvamında olduğunu tahmin ettiğimiz bir koya varıyorsunuz. Ama burası yürüyerek gitmek için biraz fazla uzak ve araba yolu da yine zorlu olduğu için (internette okuduk) biz gitmedik.
Çakalbükü
Buraya Ruina’dan araba ile 10 dakikada geldik. Yürüyerek gelmek (eğer özellikle yaya gezici değilseniz) pek mümkün değil. Haritaya ismini yazınca çıkmayan bu bük, Kumcaz plajından sonraki burnun öteki tarafında bulunuyor. Çökertme Köyü’nü geçtikten sonra aşağıda sahili gördüğünüz yerde arabanızı bırakıp aşağıya doğru 5 dakika kadar yürüyorsunuz. Burası yukarıda anlattığımız plajlara göre daha geniş, ayrıca daha açık bir deniz. Biz gittiğimizde dalgalıydı ve internet çok az çekiyordu (Ender mesaideydi), o yüzden biraz durup Arpabükü’ne geri dönmüştük.
Çakalbükü’nün artısı hem sahil şeridinin geniş olması, hem de arkada çamların altında oturabileceğiniz geniş bir alan olması. Çam gölgesi serinliğinden bahsetmemize gerek yok herhalde. Kalabalık gidip kamp sandalyeleriyle falan kurulup piknik yaparak bütün gün takılmak için uygun olabilir.
Bundan sonra bahsedeceğimiz plajlar daha uzak. Uzun süreli konaklamalarda daha çok yer keşfetmek isteyenler veya bir yerden bir yere geçerken yol üstünde uğrarım belki diyenler buralara da bakabilirler.
Mazıköy
Biz buraya Çökertme’de kalırken değil, daha sonra Bodrum’dan gittik. Ama Çökertme’ye oldukça yakın, araçla 20 dk. civarında sürüyor. Mazıköy daha varmadan yollarının doğallığıyla bizi etkiledi. Dağlar, orman, deniz… Güzel manzaralar eşliğinde sahile indik. Bodrum’un otellerce işgalinden sonra burası bize ilaç gibi gelmişti.
Günübirlik Mazı ziyaretimizde Aşağı Mazı Ilgın Koyu’nda vakit geçirdik. Burası uzunca bir sahilde tek bir butik otel ve iskelesi dışında halka ait huzurlu bir plaj. Haftasonu gitmemize rağmen ağaç gölgelerinde yer bulmamız hiç zor olmadı. Deniz tertemiz ve soğuk (ideal soğuklukta bence, özellikle sıcak/ılık su tercihiniz yoksa). Tek sıkıntısı girişin büyük taşlardan oluşması ve yer yer deniz kestaneleri olması, bunu da deniz ayakkabısıyla çok rahat çözüyoruz. Arabayı park ettiğiniz yerin hemen önünden girerseniz daha rahat bir girişi olabilir denizin, dönerken ayakkabısız insanlar görmüştük. Biz sahilin bir tık sağında kalan bir noktadan girdik.
Bu sahile 5 dakika uzaklıkta ihtiyaçlarınızı alabileceğiniz ufak bir market de var. Bir de yakınlarda bir gözlemeci teyze vardı, denemedik ama içimizde kaldı.
Ören
Maalesef ki Ören’i görmek bize şimdilik nasip olmadı. Yanından geçtik Çökertme’ye giderken, en yakın olduğumuz an o oldu. 😀 Ama Ören’in övüldüğünü çok duyduk. Bi’ tık daha az popüler ve kalabalık olmayan bir yer arıyorsanız bence bakmakta fayda var. Biz gidemedik ama en çok içimizde kalan yerlerden oldu. Upuzun sahil şeridini görüp beğenirseniz de bizi bilgilendirin eheh.
Akbük
Biz Akbük’e şöyle bi’ geçerken uğradık. Çökertme’den Marmaris’e doğru geçerken yol kenarında durup uğradık. Serinlemek için bi’ suya girecektik ama maalesef ki çok fazla kestane olduğu ve ayakkabımız olmadığı için giremedik. İlk defa Çökertme’ye giderken yukardan görünce aşık olmuştuk Akbük’e. Kesin buraya gelmemiz lazım demiştik, o açıdan denize giremesek de görmemiz çok iyi oldu. Akbük doğa harikası bir yer. Denizi çok güzel görünüyordu ve etrafındaki ormanlık alan, ağaçlar falan çok güzel bir manzara oluşturuyor. Biz gittiğimizde cumartesi öğle vakitleriydi, o yüzden biraz kalabalıktı. Normal zamanda nasıl oluyor çok bilmiyoruz ama bizce yolunuz düşerse kesin uğrayın.
Çökertme’de Ne Yenir?
İhtiyar Balıkçı
İnternet dünyasında Çökertme Plajı’nın en ünlü restoranı burası. Biz de gitmeden önce birkaç yerde okuyup rezervasyonumuzu yaptırmıştık. Gittikten sonra alternatif olarak Kaptan İbrahim de önerildi, ama iptal etmek istemedik ve İhtiyar Balıkçı’ya oturduk. İyi ki de oturmuşuz! Denize sıfır, kumun üzerindeki masamızda yemeğimizden gerçekten çok keyif aldık. Kaptan İbrahim’in masaları da iskeledeydi, ikisi de ayrı ayrı güzel deneyimler bizce.
Masamıza oturmadan önce beklentimiz epey düşüktü, internetin şişirdiği balon bir mekan olacağını düşünüyorduk herhalde. Ender’in zaten pek iştahı yoktu. Biz de öylesine oturup bir şeyler sipariş ettik. Gelen mezelerin hepsini ÇOK beğendik. Deniz fasulyesi (börülcesinin muadili denebilir), enginar mezesi (Tarkan’dan ölürüm sana giriyor burda) ve kabak çiçeği dolması (yine de Bozcaada’da daha iyi) başarılıydı. İlk ikisine özellikle bayıldık. Biz normalde dışarıda yediğimizde mezeye yüklenmeyi seviyoruz ama dedim ya beklentimiz düşüktü, ortaya da bir balık söylemiştik o yüzden. Mezelere vurulunca balığı iptal edip bütün mezelerini tatmak istesek de balığımız maalesef hazırlanmaya başlamıştı. O da güzeldi gerçi de, içimizde kaldı, bizim için meze yiyin. 3 tabak enginar yiyin. Enginarı paketletip eve götürün! 😛
İlgiden ve servisten de memnun kaldık. Buranın şişirilmiş olduğunu düşünmek için bir sebep yok, gidin bizce. 3 meze, bir büyük çipura, salata, bir şişe şarap = 430.
Snack Point Karavan
Burası Çökertme Plajı’nın iç tarafında tatlı mı tatlı bir karavan kafe. Kaldığımız süre boyunca gitmek isteyip fırsat bulamadığımız, son gün ayrılırken uğradığımız ve hem yiyip içtiklerimizi hem karavanın sahiplerini çok sevdiğimiz bir yer oldu. Güzel kahve ve güzel limonata içmek, fast food tarzı bir şeyler atıştırmak ve dünyalar tatlısı bir köpekle haşır neşir olmak isterseniz durağınız burası.
Orhan’ın Yeri
Orhan’ın Yeri şezlonglarını kullanmak için oturduğumuz Çökertme Plajı’nda bulunan bir başka mekan. Galiba pansiyonu da var. Burada da masalar hem sahilde hem iskelede oluyor, iskele de sallanan iskeleydi. Tekne etkisi isterseniz düşünebilirsiniz. Burada çok acayip bir şey yemediğimiz için lezzeti hakkında pek yorum yapamıyoruz. Balık ve salata iyiydi, yenir. Dezavantajı gerçekten çok yavaş olmasıydı. Masamıza herhangi bir şeyin konması 1-1buçuk saat aldı ve bizden başka sadece 2-3 masa olmasına rağmen durum böyleydi. Gitmeseniz de olur ama gitseniz kötü olmaz, diyebiliriz. İki levrek (yetiştirme), salata, soda & kola = 170.
Çökertme’ye Ne Zaman Gidilir?
Bizce Çökertme’de sezon 6-7 ay sürer: Nisan-Ekim. Ne zaman gitmeyi tercih edeceğiniz sizin tatilden beklentinize ve sıcakla ilişkinize göre değişir. “Ben sıcağa hiç dayanamam” diyorsanız bizce en iyi zaman Haziran 15 öncesi & Eylül ve sonrası. Sezon dışında gitmenin tabii ki her zaman bir riski var, tatil sürenizde hava bozabilir ve denizin tadını tam da çıkaramayabilirsiniz. Ama eylül-ekim denizinin tadı da bir başka oluyor. Ben temmuz-ağustosta gitmezdim sanırım ama zaten güney insanıysanız sizi zorlamayacaktır.
Çökertme’de Ne Kadar Kalınır?
Yukarıda bahsettiğimiz koylardan Çökertme sınırları içinde kalan bölgeyi (Ruina’nın haritasındaki alan) görmeniz için 2 gün son derece yeterli. Ama burası keyif tatili için de çok uygun. Sadece Arpabükü’nde denize girip çıkarak bir hafta tatil yapmaya hayır demezdik doğrusu.