fbpx

Son Yıllarda Çekilmiş Türkiye Yapımı İddialı Kısa Filmler

Bu yazımızda son zamanlarda çekilmiş kısa filmleri değerlendirdik. Bazen insanın televizyonun karşısına geçip uzun metrajlı film izleyecek motivasyonu bile olmuyor. O günlerin birinde hadi aç kısa film izleyelim deyip Blutv’de bir sürü Türkiye yapımı kısa film olduğunu fark ettik. Oturup arka arkaya hepsini izledik, puanladık, ufak ufak da yorumladık. Hadi lafı çok dolandırmadan filmlere geçelim! 

Finiş (2018)

12 dk.

Puanımız: 8.2 (Rüya 8.4/Ender:8)

Eski bir benzin istasyonunda çalışan İlyas, evine gitmek için kullandığı yolda bir gün bir robotun bir benzinlikte aynı işi yaptığını fark eder. Bu durum İlyas’ı etkilemeye başlar. Her gün evine giderken gördüğü finiş robotu giderek daha fazla aklına takılır.

Galiba bu filmi her şeyiyle beğendik. Gerek senaryosu, gerek yönetmenin konuyu işleyişindeki yalınlık, gerek oyunculuk ve duyguyu geçirmedeki başarısıyla listemize en tepeden giriş yapmış oldu. Üzerine birçok şey söylenip yazılabilecek bu 12 dakika için emeği geçen herkese teşekkür etmek gerek. Önümüzdeki yıllarda, yönetmeni Benhür Bolhava’nınsa takipçisi olacağımız kesin!

Sana İnanmıyorum Ama Yerçekimi Var (2018)

13 dk.

Puanımız: 8.1(Rüya:8.1/Ender:8.1)

 

Çok katlı bir apartmanda bir pazar günü. Herkesin sadece kendi sesini duyduğu konuşmalar ve gürültülü bir sessizlikle geçen gün, beklenmedik bir olayla gölgelenir.

Umut Subaşı’nın yönettiği, adından çokça bahsettiren bu ödüllü kısa film belki de bu listede en çok aklımızda kalacak filmdir. Yönetmen mesajını vermek için alışılmadık bir yol izlemiş, filmin akışı boyunca kullanılan simgesel anlatım finalde de kendini gösteriyor ve sonuçta karşınızda bittikten sonra da devam eden, zihninizi kurcalayan, düşündüren bir yapım ortaya çıkıyor. Film boyunca karakterler arasında geçen diyalogların gerçekliği, bu bağlamda yönetmenin orta sınıfı tasvirindeki başarısı için bile izlenmeye değer. Çok beğendik! 

Dondurma (2014)

16 dk.

Puanımız: 8.1 (Rüya:8.2/Ender:8)

Sıcak bir yaz günü köylerine gelen motosikletli bir dondurmacıdan dondurma almak için mücadele veren, anneyle kavgalar eden Rojhat’ın hikayesi anlatılmaktadır.

Uluslararası birçok festivalde aday olan ve bazılarında ödül alan yönetmen Serhat Karaaslan’ın bu filmi ikimizi de içine almayı çok iyi başardı ve içten senaryosu, doğal ve başarılı oyunculuklarıyla da bizi etkileme konusunda tam puan aldı diyebiliriz. Bir çocuğun dondurma aşkını ve dondurma için neler yapabileceğini gördük bu filmde. Sinematografi olarak da bir kısa filme göre başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aldığı ödülleri sonuna kadar hakeden yönetmenin ilk uzun metraj filmi Görülmüştür‘ü de izleme listemize ekledik. 

Cahide Devekuşu’nun Açık Evliliği (2014)

25 dk.

Puanımız: 7.9 (Rüya:8/Ender:7.8)

70 yaşındaki Cahide Devekuşu ve emekli eşi Cahit Devekuşu, Cahide Hanım’ın kuaförünün cenazesi için İstanbul’a gelince bir otelin son katında hikayemiz başlar! Cahide Hanım ilgisiz kocasını canlandırmak için, “Açık evlilik istiyorum!” der. Üzerine bir de Azrail, Cahit Bey’i “öteki tarafa” götürmeye gelince, absürd olaylar birbirini kovalamaya başlar.

Absürd komedi türündeki bu filmi bir hayli beğendik. Bunda en önemli etkenin yaşattığı tiyatro oyunu havası olduğunu düşünüyoruz. Uzun zamandır tiyatroya gidemediğimiz için o özlemimizi bir nebze dindirdiğini söyleyebiliriz. İyi oyunculuklar da cabası. Ali Kemal Güven’in yönettiği bu kısa filme keyifli bir yarım saat geçirmek için şans verebilirsiniz. 

7 Santimetre (2016)

16 dk. 

Puanımız: 7.9 (Rüya:7.7/Ender:8.1)

Erdem, liseye giden bir çocuktur. Okul Müdür’ü kılık kıyafet kuralları çerçevesinde saçını kesmesi için uyarılarda bulunur. Bu uyarılar aile baskısıyla birleşince Erdem’i kendi içinde bir ikileme sürükler çünkü hoşlandığı kız Zeynep, saçının uzun halinden hoşlanmaktadır.

Özellikle benim okula girerkenki saç ölçme sahnelerinde ve berbere gitmemeye inat etme konularında kendimi gördüğüm bu film ikimizi de çok etkiledi. Genç yönetmen Metehan Şereflioğlu’nun bu eserini izlerken adeta uzun metraj film izliyormuşuz havasına girdik. Çoğu kısa filmde bu havayı yakalamak gerçekten çok zor oluyor. Bizi hem çok içine çeken, hem de konu ve oyunculuklar bakımından fazlasıyla tatmin eden bu yapımı kesinlikle öneriyoruz.

Yüksek Doz (2018)

13 dk. 

Puanımız: 7.7 (Rüya:7.6/Ender:7.8)

Dört arkadaş, bir evde takılırken Kaan, “I Doser” denilen dijital bir uyuşturucudan bahseder. Bu uyuşturucuyu deneyen insanların videolarını izlerler ve pek güvenli gelmez. Aralarında kimse denemeye cesaret etmez. Kısa çöpü çeken ilk deneyen kişi olacaktır. Olaylar gelişir.

Hem yerel hem uluslararası birçok film festivalinde gösterilen ve ödüllerle dönen Yüksek Doz, 2000 doğumlu genç yönetmen Emre Yapıcı’nın elinden çıkmış. Giriş sahnesinden ergen Youtube korku stili izlenimi edindiğimiz için çok düşük beklentilerle başladığımız bu kısa film bizi gerçekten şaşırttı. Birçok uzun metraj korku filmine taş çıkartacak efektlerle beraber dozunda kullanılan gerilim bizi oldukça tatmin etti, diyebiliriz. Korku filmi sevenlere, türün başarılı bir kısa film örneği olarak çekinmeden tavsiye edebiliriz.

Ankebût (2020)

5 dk. 

Puanımız: 7.6 (Rüya:7.5/Ender:7.7)

Ankebût, sekiz yıl boyunca şiddetine maruz kaldığı kocasını öldüren Name Öztürk’ün kabusuna ortak oluyor ve onun sesinden mucizeyi arıyor.

Son dönemlerde yaptığı Kaygı filmiyle adından söz ettiren yönetmen Ceylan Özgün Özçelik’in deneysel bir çalışması olan Ankebût kadına şiddeti vurucu ve sanatsal bir yöntemle anlatıyor. Birbiri ardına alakasız görüntüler ve gerçek olayı yaşayan Name Öztürk’ün sesiyle sizi 5 dakika boyunca koltuğunuza çiviliyor. Özellikle son dönemlerde artan kadına şiddet olaylarına değişik bir yönden bakan yönetmeni bu yapımıyla tebrik ediyoruz. 

Yumurta (2016)

16 dk. 

Puanımız: 7.6 (Rüya:7.7/Ender:7.5)

Babası, öğretmenler gününde Ali’ye hediyesini ulaştıramayınca; Ali, öğretmenine hediye etmek için komşularının bir güvercinini çalar. Köye uzak olan okul yolunda kardeşi ile beraber yaşadıkları macerada, güvercin ellerinden kaçar. Fakat içine koydukları kutuda güvercin yumurtlamıştır.

Yönetmen Muaz Güneş’in çocuk masumiyetini çok başarılı bir şekilde gösterdiği film belki de bir çoğumuzun hiç aşina olmadığı ve hiç bir zaman da olmayacağı hayatları anlatıyor. Çekim kalitesiyle ön plana çıkmasa da dolu senaryosu ve içten oyunculuklarıyla fark yaratıyor. Dünyada insanların yaşam şartlarının biraz daha eşit olması dileğiyle diyerek iyi seyirler diyoruz. 

Kırmızı Kazak (2018)

8 dk.

Puanımız: 7.2 (Rüya:7.4/Ender:7)

Mert, cinsel kimliğini gizlice yaşayan bir üniversite öğrencisidir. Kadın kıyafetleri giyerek Cansu’ya dönüştüğü tek yer kendi evidir. Bir gece cesaret edip Cansu olarak tek başına dışarı çıkar ve sokaklarda bir süre dolaşıp bir bara girer.

Uygar Tanrıkulu’nun yönettiği Kırmızı Kazak, özellikle son yıllarda sinemada “hot topic” haline gelen cinsiyet kimliği meselesi üzerine başarılı bulduğumuz bir yapım oldu. 8 dakikada ve çok da basit bir şekilde anlatmak istediği şeyi bu kadar güzel anlatmasında en önemli etkenin duyguları aktarmadaki başarısı olduğunu düşünüyoruz. Karakterin filmin başında pencereden dışarıyı gözlerkenki huzursuzluğu, Cansu’nun apartmandan çıkarkenki tedirginliği, filmin sonundaki ne yapacağını bilemez çaresizliği seyirciye çok güzel geçiyor. 

Musa (2012)

18 dk.

Puanımız: 7.1 (Rüya:7/Ender:7.2)

Korsan DVD satan Musa’nın tezgahına bir gün yönetmen Zeki Demirkubuz gelir, kendi filminin de tezgâhta olduğunu gören yönetmen, Musa’ya bir teklifte bulunur.

Dondurma filminin yönetmeni Serhat Karaaslan’ın bu eseri bizi “Sanat filmi nedir?” tartışmalarına gark etti. İkimizin de ortalamanın üstünde bulduğu bu film, filmde oynayan (oynuyor mu bilmiyoruz karakterin yüzü görünmüyor ama o olduğu söyleniyor) Zeki Demirkubuz’un ilk filmlerini andırıyor. Ümit etmenin bazı durumlarda ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu gösteren senaryosunun bir kısa filme göre çok sağlam olduğunu söyleyebiliriz. 

Acil Çırak Aranıyor (2019)

15 dk.

Puanımız: 6.9 (Rüya:6.8/Ender:7)

Ülkemizde başta oto sanayi siteleri olmak üzere sanatkârlık geleneğinin sürdürülmeye çalışıldığı alanlarda büyük bir çırak sorunu yaşandığı aşikâr… Eskilerden beri tartışılagelen bir konu olan çocukların çalışması meselesine, hayatlarını sanatlarına adayan ustaların gözüyle bakmak bizi farklı düşünmeye sevk ediyor… Kimilerine göre çocuk işçiler sömürülüyor, kimilerine göre ise küçük yaşta bir meslek ve sanat öğrenilmesi gerekiyor. Tüm bu düşünceler ışığında ustaların aklında tek bir soru: ‘Bizden sonra ne olacak?’

Osman Çakır’ın yönettiği belgesel türündeki bu kısa film Kayseri Oto Sanayii’nde usta ve çırakların gözünden çıraklığı irdeliyor. Ustanın kendi çıraklığından getirdiği beklentileriyle günümüz dünyasının uyumsuzluğu ışığında çıraklık geleneğinin bitme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu anlatılmış. Türünün başarılı bir örneği olduğunu düşünmek ve meraklısının huzuruna bu şekilde sunmakla beraber çocuk işçiliğe ve sömürüye hayır diyerek bu başlığı kapatıyoruz. 

Bir Keresinde Tüm Seans Boyunca Sustum (2019)

15 dk.

Puanımız: 6.9 (Rüya:7.4/Ender:6.4)

Tuna yazar olmak istediği için kursa gitmektedir. Kendisine iyi geleceğini düşünerek ve annesinden de etkilenerek terapiye başlar. Kendisini ve yaşadıklarını anlamaya başlarken bir taraftan da onlardan kaçmaya başlar. Ev arkadaşıyla olan ilişkisi de etkilenir.

Mine Özgüle’nin yazıp yönettiği, aynı zamanda başrolünde oynadığı bu yapım, izleyiciye karakterin dünyasında açılan bir kapı niteliğinde. Ev arkadaşıyla ilişkisindeki samimiyet, terapi seansı, yazarlık dersindeki iç sıkan tecrübeleri, kendiyle iç hesaplaşmaları seyirciyi şahit olduğu bu hayata ikna ediyor. Ben filmde kendimden çok şey bulduğum için puanlamada biraz cömert davranmış olsam da Ender filme benim kadar pozitif bakmıyor. Bunun sebebi de benim aksime filmi samimiyet ve gerçekçilik konusunda zayıf bulması. Bununla birlikte, yönetmenin Bartu Küçükçağlayan’ın (malum bu sıralar fazlasıyla popülerken) eşinin kardeşi olduğu magazinsel bilgisini de vermiş olalım. 

İnanç (2019)

9 dk.

Puanımız: 6.8 (Rüya:6.5/Ender:7.1)

Sivas’ın Divriği ilçesinde yaşayan gayri Müslim bir adam, mezarının hazine definecileri tarafından deşilip, taciz edileceğinden endişe duyarak bu tacize uğramadan derin uykusuna devam etmek için tek vasisi manevi oğluna bir vasiyet bırakır. Manevi oğlu İnanç, bunun mücadelesini kendisi de dahil olmak üzere vermeye başlar. İnanç kendi acısını daha yaşayamadan sorumluluklarla dolu zorlayıcı bir süreç içinde kendini bulur.

Sezer Bildiren’in yönetmenliğini yaptığı İnanç filmi bir yandan anlattığı konu ve başarılı görüntü yönetmenliği ile beğendiğimiz, öte yandan oyunculukların yetersizliği ve editlerdeki kopukluklar dolayısıyla zayıf bulduğumuz bir yapım oldu. Yine de, özellikle günümüzde fazla işlenmeyen önemli bir konuyu kendine dert edindiği için, izlenebilecek değerli bir yapım olduğunu düşünüyoruz. 

Sarmal (2018)

15 dk.

Puanımız: 6.6 (Rüya:5.4/Ender:7.8)

Kendini ansızın bir barda bulan ve geçmişe dair hiçbir şey hatırlamayan bir adamın, tanıdığını düşündüğü bir kadını takip etmesi, onu derinlerde ki arzularının vücut bulduğu yeni bir dünyayla tanıştırır. Keşfettiği bu yeni yerde, karşılaştığı olaylara verdiği her ters tepki, onu her seferinde en başa döndüren bir sarmalın içine hapseder.

İkimizi puan olarak ayrı köşelere atan bir filmle daha karşı karşıyayız. Rüya’nın “Ee bu ne şimdi böyle film mi olur?” dediği İsmet Akgün eseri film bana göre ise başarılı, deneysel bir çalışma olmuş. Anlaşılması zor senaryosu filmin sonunda iplik gibi çözülüyor birden (En azından ben çözüldüğünü sanıyorum). Çok tekrar eden sahneler belki biraz sıkıcı olabiliyor ama değişik bir deneyim yaratabilecek bir film olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca filmin bize biraz Climax sahnelerini andırdığını söylemeden de geçmeyelim.

Kusurlu (2019)

18 dk.

Puanımız: 6.5 (Rüya:6.7/Ender:6.3)

Dilara o gece dışarı çıkmaya karar vermiştir. O güne dek varoluşuyla pek problemi olmayan Dilara, dışarı çıkmak için hazırlanırken ev arkadaşı Kübra’nın kıyafet seçimi ile ilgili yaptığı yorumlar ile başlayan eleştiri yağmuru ile hayatında ilk kez kendinde kusurlar bulmaya başlar. Karşısına çıkan veya bir sebepten belleğinde yer etmiş tüm kadınlarla kendini kıyaslayan Dilara’nın bu sorgusu onu parçalanmış bir özgüvene doğru durmaksızın sürükler. Gecenin ilerleyen saatlerinde tüm bu düşüncelerden yorgun düşmüş bir şekilde evine dönen Dilara’yı sürpriz bir son beklemektedir.

Bilen Sevda Kölen’in yönettiği bu kısa filmin türü belgesel olarak geçse de bizce aslında biraz daha fazlası. Son dönemlerde daha çok rast geldiğimiz, belgeselin kurguyla harmanlandığı işlerden. Kısaca toplumsal cinsiyet meselesiyle uğraşan bu yapımı, verdiği mesajlar ve özgün anlatımıyla başarılı bulduk. Ancak akışta yer yer kendini belli eden kopukluklar dolayısıyla kırdığımız puanlar nedeniyle Kusurlu listemize orta sıralardan giriyor. 

Kuyruk (2019)

10 dk.

Puanımız: 6.1 (Rüya:6/Ender:6.2)

Orta yaşlı bir adam olan Ekrem, sıradışı bir sorundan muzdariptir. Bu sorunuyla baş etmenin tuhaf bir yolunu bulmuştur. Bir gün her zamanki gibi çöp atmaya çıktığında komşusu Şevval ile karşılaşır. Şevval, Ekrem’in durumunun farkındadır ama pek de anlam veremez. Sokak boyunca yürürken aralarındaki muhabbet onları yaklaştırır ve Ekrem için içsel bir yolculuğa dönüşür.

Aynı zamanda bir reklam filmi yönetmeni ve grafik tasarımcı olan Yiğit Hepsev’in yazıp yönettiği bu yapımı fena halde “garip” olarak niteleyebiliriz galiba. Vermek istediği mesaj her izleyici için yeterince açık ve birbirinin aynı olmayabilecek bu absürd yapımda birazcık kendi yolunuzu bulmanız gerektiğini düşünüyoruz. Hepsev bir röportajında hikayenin otobiyografik izler taşıdığını ve çok kişisel bir anlamı olduğunu da dile getirmiş. Bakalım siz neresinden tutacaksınız Kuyruk’u?

Dans Eden Kızlar (2017)

16 dk.

Puanımız: 5.8 (Rüya:5.5/Ender:6.1)

Bir sahil kasabasında yaşayan iki yakın arkadaş Melis ve Aslı birlikte geçirecekleri son güne uyanır çünkü Melis yurt dışına taşınmaktadır.

Neden bilmiyoruz ama bu filmin bize verdiği his ‘olmamışlık’. Film bizi alıp şöyle bir gençliğimize, bittiğine üzülünen yazlara, ayrı düşülen arkadaşlıklara götürmedi değil. Ama bir yandan da filmde sürekli “ee?” deyip durduk. Hele Aslı’nın ergenliği bizim için antipati puanı toplamaktan öteye geçemedi. Biraz üzülerek, biraz da bisiklet sahnesinin hatrına bu filmi de görece düşük bir puanla uğurluyoruz.  

Güney Kutbu (2016)

5 dk.

Puanımız: 5.8 (Rüya:5.5/Ender:6.1)

Muhsin, emekli olmuş kendi halinde bir adamdır. Eski bir evde karısı ile yaşamaktadır. Bir gün, haberleri izlemek için televizyonu açtığında; kendi fotoğrafını görür. Spiker, Muhsin’in bir terör örgütünün lideri olduğunu ve gün içerisinde katılacağı protestolarda öldürüleceğini söyler.

Bir üstteki filmle tamamen aynı puanları vermemiz büyük bir tesadüf olmuş. Senaryosuna tam olarak anlam veremediğimiz Emin Akpınar’ın bu eseri bizce tam olmamış deneysel bir yapım olarak tanımlanabilir. Filmden 1 yıl sonra kaybettiğimiz usta oyuncu Ayberk Atilla’nın da oynadığı film sanıyoruz hem zaman akışının ters olması, hem de süresinin çok kısa olması yüzünden biraz anlaşılmaz olmuş. Maalesef ki Dans Eden Kızlar‘la birlikte en düşük puanlı son 3’e giriyor. 

Cadı Üçlemesi (2019)

15 dk.

Puanımız: 5.1 (Rüya:5.6/Ender:4.6)

Koşmak ister, koşamaz. Haykırmak ister, sesi çıkmaz. Şeytanların arasında, 14 yaşında.

Ankebût filminin de yönetmeni Ceylan Özgün Özçelik’in kadına taciz ve tecavüz konularına (Rüya böyle anladı, sonra birkaç şey okuduk onlar da bunu diyordu) dikkat çektiği esere geldik. Benim puanımın neden bu kadar düşük olduğunu sorarsanız hiçbir şey anlamadığım için. Korku/gerilim türünde böyle önemli bir konuya değinmek gerçekten çok farklı bir deneyim yaşatsa da puanlarımızdan da anlayacağınız üzere hiç başarılı bulmadık maalesef. 

Kenger (2018)

6 dk.

Puanımız: 4.4 (Rüya:4.3/Ender:4.5)

Anadolu’nun bozkır coğrafyasıyla mücadele ettikleri üç gün sonunda bir baba kız, dağlarda yetişen bir bitkiden elde ettikleri sakızları toplamış evlerine dönmek için patika yoldan gelecek bir köy arabasını beklemektedirler. Adem (baba), her sene olduğu gibi ailesinin geçindirebilmek için köyde yaptığı çiftçiliğe ek olarak mevsimi geldiğinde kenger sakızı da toplamaktadır. Her ne kadar kendisi pek razı olmasa da bu mücadeleyi kızıyla vermek zorunda kalmıştır ve öğütleriyle kızına da bu mücadeleyi anlatmaktadır. Dikenli bir bitkinin kökünden elde edilen bu sakızla yaşama tutunmaya ve bir nebze olsun kökten sıyrılıp gün yüzü görmeye çalışan bu yorgun düşmüş baba kız, bozkır kenarında bir patikada ve köy arabasında. Film alt sınıf pastoral yaşamı da yalın ve sade bir şekilde ele alıyor.

Daha önce beğendiğimiz İnanç filminin yönetmeninin bir önceki işi olan bu pastoral drama listemize en alttan giriş yapıyor. Film, bize kalırsa, derdini anlatma konusunda güdük kalmış, yukarıdaki özetinde anlatılan kadarını bile izleyiciye geçiremediğini düşünüyoruz. Uzak plan çekimler de bizi en son Albüm filminde bu kadar rahatsız etmişti. Emeği geçen herkesten özür diliyoruz. :))

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir