Toledo adeta orta çağ strateji oyunlarından fırlamış gibi, surlarla çevrili büyüleyici bir şehir. İspanya’nın Madrid’den önceki başkenti ve aynı zamanda kralın uzun yıllar yaşadığı şehirmiş. 4 günümüzü Madrid’e ayırma planı yaptıktan sonra, okuduklarımız ve çevremizdeki insanların dediklerine göre Madrid’e 4 günün fazla olduğu kanaatine vardık. (Madrid yazımızda bu düşüncenin yanlış olduğunu anlatıyoruz. 🙂 ) O yüzden 1 günümüzü Toledo’ya ayırmaya karar verdik. Birbirinden güzel dini yapıları, sokakları ve müzeleriyle orada bulunduğumuz her saniye bizi fazlasıyla mutlu etti. Endülüs Emevilerinden kalma cami, Yahudi sokaklarındaki sinagoglar ve İspanya’nın en büyük ikinci katedrali, yani bütün dinlerin iç içe olduğu bir kültür şehri.
Ulaşım
Toledo’ya gitmek için turlara para vermenize kesinlikle gerek yok. Oldukça kolay şekilde, cüzi ücretlere Madrid’den Toledo’ya ulaşabiliyorsunuz. İster trenle, ister otobüsle gidebiliyorsunuz. Tren daha kısa sürmesinin yanında daha pahalı. Biz bu yüzden otobüsü tercih ettik. Bu şekilde yol 1 saati biraz geçiyor. Önce Madrid metro ile Plaza Eliptica otobüs garına gidiyorsunuz. Buradan gitmek istediğiniz zamana göre sıklığı değişen aralıklarla (yoğun saatlerde yarım saatte bir) otobüsler kalkıyor. Bizim tecrübemiz bu seferlerin çok dakik yapılmadığı yönünde. O yüzden gezinizi planlarken aksaklıkları da göz önüne almanızı tavsiye ederiz. 10 euroya gidiş dönüş biletinizi birlikte alabiliyorsunuz. Otogarda indikten sonra 10 dakikalık bir yürüyüşle (düz yolda) şehrin kapısına varıyorsunuz. Buradan yürüyen merdivenler yapmışlar yukarı çıkmak için, hoop direkt Old Town’dasınız. Yani aman diyoruz, turist otobüslerine, özel turlara falan hiç düşmüyoruz. Şehrin içini hakkıyla gezmek için zaten epey yürümek gerekiyor. Daracık sokaklardan hiçbir şekilde araç gezmez. Ancak yürüme konusunda herhangi bir probleminiz varsa, hastaysanız, ileri bir yaştaysanız belki bu turlara başvurabilirsiniz.
Gezilecek Yerler
Öncelikle şehir haritasını sakın otobüs terminalinden para verip almayın, turist info’dan ücretsiz edinebilirsiniz. Bu küçük uyarıdan sonra Toledo’da gezdiğimiz yerleri anlatmaya gönül rahatlığıyla başlayabiliriz.
Sokaklar
Toledo gezisinde bizi en çok ne etkiledi diye düşünürsek muhtemelen şehrin sokaklarında dolaşmak deriz. Toledo’da gezilecek yerler demek o yüzden biraz tuhaf geliyor, çünkü Toledo aslında baştan başa gezilecek yer. Sokaklar ve binalar o kadar güzel ki, kafanızı uzatıp baktığınız her ara sokak inanılmaz tatlı manzaralar sunuyor. O yüzden gezilecek önemli noktaları birer birer ziyaret ederken şehrin enfes ortaçağ atmosferi içinde doya doya kendinizden geçebiliyorsunuz. O yüzden biraz rahatlayıp yavaş yavaş şehrin sokaklarında dolaşmak, hatta kaybolmak bizce Toledo’da yapmanız gereken başlıca aktivitelerden biri.
Eski şehir merkezinin çok çok güzel olmasının yanında, şehrin surların dışında kalan kısmı bile epey hoş görünüyordu. O kısmı gezmeye gidemedik ama, şehrin etrafındaki köprülerden birini kullanarak Tajo Nehri’nin karşı kıyısına geçtiğinizde de Old Town’ın güzel bir panoramik görüntüsünü yakalayabiliyormuşsunuz.
Biz Old Town’dan aşağıyı izleyebildik
Toledo Katedrali
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi İspanya’nın en büyük 2. Katedrali burası. Gotik tarzda inşa edilen bu katedralin yapım aşaması yaklaşık 300 yıl sürmüş. İçine girer girmez büyüleniyorsunuz. Burada El Greco’dan Goya’ya, Tiziano’dan Rubens’e birçok ünlü ressamın eserleri mevcut. Hatta anlatılana göre El Greco burada çalışırken salıncak misali bir aletle kendini yukarı kaldırır öyle çalışırmış. Ayrıca katedral o kadar büyük ki, girerken harita veriyorlar kaybolmamak için. Ancak tabi bu kadar büyük ve görkemli bir yapıyı görmek biraz tuzlu. Giriş ücreti 10 euro, kuleye de çıkmak isterseniz 12 oluyor (Buna audio guide dahil). Audio guide sayesinde her birinin farklı anlamları ve yapım amaçları olan bütün odaları uzun uzun gezebilir, her birini anlayabilirsiniz. Biz çok fazla detaylı olarak dinleyip gezemedik, çünkü dediğimiz gibi katedral çok büyük ve gerçekten çok detaylı gezmek isterseniz saatlerinizi alabilir.
Katedral turunun son durağı çan kulesi. Çan kulesine tek başınıza çıkamıyorsunuz, saat başlarında çan kulesinin önünde toplaşılıyor ve bir görevli eşliğinde yavaş yavaş çıkılıyor. Bu esnada zamanının aristokratlarının kaldığı odaları, hatta kraliçenin misafirlerini ağırladığı misafir odalarını falan görebiliyorsunuz. Çan kulesinden de güzel Toledo manzaraları görmeniz mümkün.
Katedral kimi otoritelerce İspanya’da gotik mimarinin en önemli eserlerinden kabul ediliyormuş. Hem dış mimarisi, hem çan kulesine çıkarken dışında gördüğümüz hafif Notre Dame’ı andıran heykelleri, hem de iç dekorunda göze çarpan unsurları düşününce katılmadan edemiyoruz. Bizce burası 12 euroya büyülenme garantisi. Yani kesinlikle değer diyoruz.
#analogphotography, ehe
Santa Cruz Müzesi
Bu müze bizim için tamamen sürpriz oldu. Toledo terminalinden çıkıp merkeze doğru yürürken birden yanımızda gördük. Rüya girmekte biraz gönülsüzdü aslında, “Çok vaktimiz yok önce planlama yapalım önem sırasına göre vaktimiz olursa gireriz.” demişti ama yoğun ısrarlarıma dayanamayıp girdi. Emin olun hiç de pişman olmadık. Modern sanat ve geleneksel sanatın iç içe olduğu bu müze bizi oldukça etkiledi. Heykelinden resmine, kılıç ve zırhlardan madeni paraya ne ararsanız burada bulabilirsiniz. Eserlerin hepsi özenle seçilmiş ve güzel bir konsept içinde yerleştirilmiş, bir an bile sıkılmıyorsunuz. İspanyolların İngilizce konuşmuyor olduğu gerçeğiyle bir kere daha acı bir şekilde yüzleşmemiz bu müzede gerçekleşti. Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz salona girmemişiz müzeyi gezerken, böyle tepeden görünce çok ilgimizi çekti ama bir türlü bulamadık girişini, görevlilere İngilizce biliyor musunuz diye sora sora eh işte azcık diyen bir kişi bulduk. Ama tabii ki asla derdimizi anlatamadık yine. İspanya’yı anlattığımız her yazıda böyle bir anımız olacak sanıyoruz, yine de İspanya’yı çok seviyoruz!
Müze binasının güzelliğinden de bahsetmeden geçmeyelim. Eğer bizim gibi olur da sizin de kafanızda “Girmesek mi, vaktimiz az.” diye bir soru işareti olursa, kesinlikle girmenizi tavsiye ederiz.
San Martin Köprüsü
14. Yüzyılın sonlarına doğru Tagus Nehri’nin üzerinde inşa edilen San Martin Köprüsü 5 kemerden oluşuyor ve ortadaki kemer 40 metrelik bir açıklığa sahip. Bu kadar büyük bir kemere sahip dünyadaki nadir köprülerden. Ama tüm bu nesnel özelliklerinin dışında çok etkileyici bir manzaraya sahip. Altından geçen Tajo nehri, yeşil ormanlarla ve karşıdan göz kırpan eski şehir merkeziyle birlikte o kadar güzel görünüyor ki biz galiba hiç bir şey yapmadan neredeyse 1 saatimizi burada etrafı izleyerek geçirdik. Çok güzel fotoğraflar çekeceğinizin garantisini verebiliriz.
Ayrıca köprünün bir ucundan diğer ucuna zipline yapma imkanınız var. Fiyat olarak çok da pahalı değildi hatırladığımız kadarıyla, ama biz daha 1-2 ay önce Sapanca’da zipline yaptığımız için vaktimizi böyle geçirmeyelim dedik ve denemedik. Uzun lafın kısası güzel bir manzarayı iliklerinize kadar yaşayabileceğiniz bir yer olan San Martin Köprüsü’nü görmeden Toledo’dan ayrılmamanızı tavsiye ediyoruz.
Santa Maria Sinagogu
Yahudi mahallesinin görülmesi gereken yapılarından biri olan Aziz Maria Sinagogu açıkçası girmesek de olurmuş dediğimiz bir yer oldu. Aslında içerisi güzel, beyaz kolonlarıyla iç açıcı ve etkileyici bir atmosfer oluşturuyor, şehirde barınan üç dinden de izler taşıdığı söyleniyor. Ama bize fazla boş geldi. 3 euro sadece bu odayı görmek için. Oysa tarihi de bir hayli olaylıymış. 13. yüzyılda yapılan sinagog daha sonra Yahudi karşıtı politikalar doğrultusunda kiliseleştiriliyor, sonrasında kadınlar ve çocuklar için barınak, kışla ve depo olarak kullanılıyor. Günümüzde de müze halinde duruyor. Çok yakın zamanda (2017-18, Yahudi Federasyonu’nun Katolik Kilisesi’nden sinagogu tekrar Yahudilere vermesini istediğine dair haberlere de rastladık, ama sanıyoruz ki bu konuda bir gelişme olmamış. Bu haliyle müze olarak kalacaksa bile, tarihini hakkıyla yaşatacak şekilde düzenlenmesini diliyoruz.
El Transito Sinagogu – Yahudi Müzesi
Bu da Yahudi mahallesindeki bir diğer sinagog. Biz aslında Santa Maria’ya gitme amacıyla yanlışlıkla buraya geldik. Burası Maria’dan bir tık daha geniş, yani görülecek şeyler açısından en azından. Küçük çaplı bir Yahudi müzesini de içinde barındırıyor. Ayrıca bahsettiğimiz iki sinagogun da Müdeccen stili mimarisinin örnekleri olduğunu öğreniyoruz. Ortaçağ’da İber yarımadasında Hıristiyan hakimiyetinde yaşayan Müslümanlara ve bu dönemde ortaya çıkan mimari üsluba verilen isimmiş. Özellikle El Transito, bu stilin en güzel eserlerindenmiş. Öncesinde bilgimiz olmasa da, bu iki sinagogda da o tadı az çok hissedebiliyoruz. Bu arada, El Transito da Santa Maria ile benzer kaderleri paylaşmış, ikisinin de son geldiği nokta Ulusal Anıt statüsünde ziyaretçilere açılmak olmuş. Bize, bu ikisi arasından ruhunu daha iyi yansıtan El Transito’ymuş gibi geldi.
San Román Kilisesi – Vizigot Kültürü Müzesi
Gittiğimiz gün belli saatlerde girişin ücretsiz olduğunu öğrendiğimiz için uğradığımız biz nokta oldu. İçeride küçük çaplı bir müze de var, burada arkeolojik kalıntılar sergileniyor. Çok sıradışı bir şey olduğunu söyleyemeyiz. Bizce gitmeseniz bir şey kaybetmezsiniz.
Taller del Moro Müzesi
Burası yine Müdeccen stilinde bir yapı ve içinde 14-15. Yüzyıllardan kalma seramik ve çini eserler barındırıyor. Ama maalesef buraya gidiş sebebimiz de hislerimiz de yukarıdakiler ile birebir aynı.
Gezmeye Fırsat Bulamasak da Gezilebilecek Yerler
El Greco Müzesi
Önemli bir Rönesans ressamı olan El Greco, takma isminden de anlaşılacağı üzere Yunanistan kökenli olup otuzlu yaşlarında Toledo’ya taşınmış ve sanat yaşamının çoğunu burada geçirip yaşamını burada yitirmiş. Bu yüzden Toledo’da birçok önemli eserine rastlamak mümkün. Biz Toledo ziyaretimizden bir gün önce Madrid’de Prado Müzesi’ni gezdiğimiz için Toledo’daki kısıtlı zamanımızda bu müzeye girmek pek içimizden gelmedi. Burada El Greco’nun özellikle son dönem eserleri sergileniyor, bunların yanı sıra ünlü ressamın evini -yaşadığı ev değil ama ondan yola çıkarak yapılan bir modelleme daha çok- ve eşyalarını görebiliyorsunuz. Müzede sergilenen eserlerden biri olan “View and Plan of Toledo” tablosu gerçekten çok güzel, görmek isterdik.
Alcázar de Toledo – Askeri Müze
Burası aslında Toledo için çok önemli bir yer. Ama çok büyük ve detaylı bir müze olduğu için zaman ayıramadık maalesef. Tarihinden bahsedecek olursak 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun sarayı olarak inşa edilen saray, daha sonra uzun yıllar İspanya’da kralın yaşadığı saray olarak kullanılmış. İspanya iç savaşında ise büyük çatışmalara ev sahipliği yapıp, çok fazla hasar görmüş. Sonradan ise burası askeri ve tarihi müze olarak kullanılmaya başlanmış. Roma İmparatorluğu’ndan başlayarak tüm İspanya tarihinin, savaşlarının ve askeri mühimmatlarının anlatıldığı büyük bir müze olarak düşünebilirsiniz. Eğer ki vaktiniz ve ilginiz varsa kesinlikle ilk olarak gelinmesi gereken yerlerden biri.
Santo Tomé Kilisesi
Bu kilise de camiden döndürülmüş, aslen minare olarak yapılan kısmı çan kulesi haline getirilmiş. İçinde El Greco’nun ünlü eserlerinden “Orgaz Kontunun Gömülüşü” tablosu bulunuyor. Kilise genelde bu tablo için ziyaret ediliyormuş.
San Ildefonso Kilisesi
Barok tarzına göre 18. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilen bu kilisenin en büyük özelliklerinden biri Toledo’nun en yüksek yapısı olması. Kulesinin en tepesine çıkılıp panoramik bir Toledo manzarasının keyfini sürebiliyorsunuz. Ancak biz Toledo Katedrali’nde bu manzarayı yeterince gördüğümüzü düşündüğümüz için para harcamak istemedik ve girmedik. Kapısının önünde ücretsiz wifiı kullanıp instagram hesabımızda fotoğraf paylaştık dkdjdj. Eğer ki zaman ve maddiyat sıkıntınız yoksa biz çıkmanızı tavsiye ederiz. Fotoğrafları görünce biraz pişman olduk. 🙁
San Juan de Los Reyes Manastırı
1400’lerin sonunda Portekiz’e karşı kazanılan zaferi kutlamak için inşaa edilmiş bu manastır yine oldukça estetik ve görkemli bir yapı. Ayrıca konumu da bir o kadar güzel. San Martin Köprüsü’ne doğru inmeden önceki tepede bulunduğu için müthiş bir manzarası olabileceğini tahmin ediyoruz.
Cristo de la Luz Camii
Burası Toledo’nun ilk camisiymiş. Eskiden caminin olduğu bölgede çok sayıda Müslüman yaşarmış ve buraya Medine denirmiş. Epey eski bir yapı, 999 yılında yapılmış. Biz içini bayağı merak etmemize rağmen ancak geç vakitte dönüş yolunda uğrayabildiğimiz için kapanmıştı.
Don Kişot’un değirmenleri yürüyüş rotası
Eğer klasik turistik aktivitelere alternatif bir şey arıyorsanız şehrin yakınında Don Kişot’un geçtiği bölgeyi keşfedebilir, aynı yollardan yürüyebilir, değirmenleri takip edebilirsiniz. Oldukça keyifli olabileceğini tahmin ettiğimiz bu rotayı izlemek için tabii günübirlik Toledo gezisi yetmez. Sizin ne kadar keşfetmek istediğinize ve ayırabileceğiniz vakte bağlı olarak önceden araştırıp rotanızı çizmeniz iyi olacaktır.
Alışveriş
Toledo hediyelik eşya dükkanlarında genel olarak bir Ortaçağ teması hakim. Yani bildiğiniz kılıç falan satılıyor. Biz yine klasik magnet ve shot bardağı ikilimizden şaşmamayı tercih ettik. Gezerken pek alışveriş çılgını olduğumuz söylenemez ama gördüğümüz kadarıyla size normalden uygun fiyatlı hediyelikçi önerebiliriz. Yahudi mahallesinde, Calle de los Reyes Católicos üzerinde solda kalan dükkanlara bakabilirsiniz. Çok tatlı bir domuzcuk kumbarası görüp beğenip son anda almaktan vazgeçtik. Sonra 3 gün ah vah ettik çok tatlıydı. Belki siz alır, gelecek seyahatleriniz için para biriktirip bizim içimizde kalanı gerçekleştirirsiniz. Öyle bir şey yaparsanız bari haber verin de mutlu olalım. 🙂
Yemek
Biz günübirlik geldiğimiz ve gezerken genelde açlıktan karnımız guruldayana kadar bir şeyler yemek için vakit kaybetmediğimiz için burada çok özel yerler ve lezzetler keşfedemedik. Hatta akşam yemeğimizi dönüşte gece 12’de Madrid’de yemek durumunda kaldık. O macera için sizi Madrid yazımıza alalım: https://travelovic.blogspot.com/2019/07/madrid-gezi-rehberi.html
Yemek/içmek adına denediğimiz tek yerden bahsedelim madem biraz.
Virtudes Cafe & Bar
Burası bizce çok sevimli bir kafe. Konumu hem merkezi, hem çok sakin. Toledo’nun güzel sokaklarında kaybolmuşken tesadüfen karşımıza çıktı, sevdik ve açlığımızı fark edip oturduk. Dışarısı oturmak için keyifli, bizce gitmişken yemeğinizi de tarihi sokaklarla olabildiğince haşır neşir olabileceğiniz bir yerde yemelisiniz Neyse, gelelim Virtudes’e. Girişinde gökkuşağı bayrağı asılı, güleryüzlü ve ilgili çalışanları olan sevimli bir kafe&bar. Fiyatları da gayet uygun. Eeee her şey mi güzel derseniz, maalesef değil, hiç kötülemek istemeyiz ama burada pizza yemenizi önermiyoruz. Gerçekten hiç güzel değil, ama bu da mekanın değil bizim hatamız deyip geçelim. Pizza mı yenirmiş Toledo’da, üstelik 2 gün sonra İtalya’ya gidecekken, ah Rüya!