Uzun süredir amatör olarak ilgilendiğim analog fotoğrafçılıkla ilgili kendi bildiklerimi sizlere anlatmak istedim. Eskiden hepimizin evlerinde bulunan bu filmli makineler, belki fark etmişsinizdir, son zamanlarda yeniden popülerleşmeye başladı. Instagram’da da bunun yansımalarını illa ki görmüşsünüzdür (#filmisnotdead, ehe).
Analog fotoğrafın benim için anlamı biraz nostalji, çokça emek ve karşılığında aldığınız duygusal tatmin. Hatta bazen Issız Adam’da banyoda bulunan toka misali bir işlevi olduğunu düşünürüm. Makinenize filminizi taktınız, özel olarak fotoğraf çekmeye çıkmadıysanız 2-3 ay aynı filmi yanınızda gezdirdiğiniz bile olur. Ya da diyelim ki çektiniz çektiniz attınız dolaba, banyoya toplu götüreceksiniz. Sonuçta, belki çektiğinizi bile unuttuğunuz bazı fotoğraflar, sizi geride kalmış o ana götürecek, belki artık çok uzak görünen, hatta kaybetmiş olduğunuz bazı şeyleri fotoğrafı çektiğiniz anki haliyle duyumsayacaksınız.
Neyse, geçelim böyle romantize edilmiş argümanları. Analog fotoğraf çekmenin doğasında olan ve günümüzde bunla uğraşan herkesin hissettiğini iddia edeceğim bir şeyden bahsedeceğim. Elimizdeki son model fotoğraf makineleriyle zırt pırt fotoğraf çekiyoruz. Bir yere gitmeyegörelim, 200 tane çekiyoruz ki bir tanesi güzel çıksın, Instagram’a atılsın. Analog fotoğraf çekiyorsanız, elinizdeki filmde 36 poz olacak ve siz bunları olabildiğince iyi şekilde kullanmaya çalışacaksınız. Öyle 1000 tane çekeyim aralarından seçerim yok. 36 pozun her birinin değerli olduğunu hissedeceksiniz. Bu, fotoğrafla daha çok uğraşmanıza, akıl yürütmenize, yeni şeyler denemenize ve aslında ortaya çıkacak olan fotoğrafta imzanızı hissetmenize neden olacak. Artık Instagram’da paylaşmak için değil, o fotoğrafı yaratmak için çekiyor olacaksınız. Dur seni çekeyim deyip vizörden baktıktan sonra “ay yok güzel çıkmayacak” diyerek vazgeçtiğiniz anlar sayesinde geliştirdiğiniz, bozulan arkadaşın gönlünü alma becerisi de cabası.
İlk filmimden (Zenith 12xp, Fuji 200) |
Bir diğer artısı da sunduğu doğal filtreler. Analog fotoğrafın farklı bir dokusu olduğunu fark etmişsinizdir. Aslında analog fotoğraf etiğinde fotoğrafınızı editlemeden yayınlamanız gerekir. Edit tarama sırasında fotoğrafçı tarafından yapılır. Dijitale aktarıldıktan sonra yapılan her dokunuş bence biraz hiledir. İtiraf edelim ki Instagram sayfamızda kullandığımız fotoğraflar genelde profilimize uyması amacıyla editlenmiş oluyor. Ben kişisel sayfamdakilere dokunmuyorum 😊. Neyse, analog fotoğraflara baktığınızda fark edersiniz zaten, değişik bir havası, dijitalle elde edemeyeceğiniz farklı bir dokusu oluyor fotoğrafın. İşte biz ona bayılıyoruz!
Tamamen filtresiz, sadece müthiş ışık ve Kodak’ın canlı renkleri (Canon ftb, Kodacolor 200) |
Fark ederseniz bu Kodak’taki canlı renklerden farklı, yine çok hoş bir havası var (Canon tfb, Agfa Vista 200) |
Son olarak bazen fotoğraflarınızda elinizde olmayan yanmalar, bozulmalar, ışık patlamaları, üst üste binmeler falan olabiliyor. Bunlar da bizce olaya ayrı bir tat katıyor. Aşağıda örnekleri:
Kurtarılmış bölge |
Çok sevdiğim bir ışık sızması örneği, telefonlarda sadece bunu yapmak için uygulamalar var. |
Bu da istenmeyen bir çift pozlama. Siyah-beyaz çekmek istemiyorum diye 1 sene önce birkaç poz çekip çıkardığım fotoğrafın üstüne bu saatleri çekmişim. Benim için anlamlı bir kombinasyon çıkmıştı ortaya. 🙂 |
Gelelim ufak ufak merak edilen bilgilere:
Makine edinmek
Ben şu ana kadar 2 makine kullandım (Zenith 12xp ve Canon ftb). Biri teyzemden öteki annemden kalmaydı. Dolayısıyla bu işin pazarına dair çok bilgim yok. Ama ilk etapta bir akraba yoklaması yapmanızı tavsiye ederim, malum bu makinelerin çoğu eskilerden kalma ve eğer atılmadıysa kullanmamanız için hiçbir sebep yok. Analog makine tamamen mekanik olduğu için dijital makineler gibi zamana öyle kolay kolay yenik düşmüyor.
“Fotoğraf çekiyorum” olmazsa olmaz pozu |
Eğer bu yolla bir makine bulamadıysanız, mutlaka internetten biraz araştırma yaptıktan sonra makinenizi edinin. Analog fotoğrafçılıkla ilgili birçok faydalı bilgiye ulaşabileceğiniz bir platform olan “ahan da fotoğraf” facebook grubunda gezinip tavsiye alabilirsiniz.
Benim naçizane fikrim, ilk etapta uygun fiyatlı bir makine edinmeniz olur. Analog makinede olay filmde ve taramada bittiği için dijitaldeki gibi özellikler pek fazla önemli olmuyor. Bir kere piksel diye bir olay yok, taramanın kalitesine göre isterseniz görüntü kalitesinden ödün vermeden dev boyutlarda çıktı alabilirsiniz. Yani analog makine alırken emin olmanız gereken tek şey aslında makinenin düzgün çalışıp çalışmadığı. Sarma kolu, perdesi, kapağı düzgün mü, ışık almıyor di mi, lensi sağlam mı gibi kriterlere dikkat etmelisiniz. Bir de pozometre ilk etapta sizin için hayat kurtarıcı olacak. Analog fotoğrafta ayarları manuel olarak yapacağınızdan, ışığını düzgün ayarlayıp ayarlayamadığınızı görebilmeniz için düzgün çalışan bir pozometre önemli. Son olarak, satın alabileceğiniz uygun fiyatlı bir makinede manuel ayarların yeterli olmasına dikkat edebilirsiniz. Bundan kastım, inanılmaz bir diyafram genişliği veya çok yüksek enstantanelere ihtiyacınız yok, ama Lomography’nin şu 3 seçenekli oyuncak gibi aletleri de analog fotoğraf zevkini vermez.
Hangi film?
Analog fotoğrafta elde edeceğiniz görüntü kullandığınız filme göre değişir. Analog fotoğraf çeken çoğu kişinin en çok kullandığı filmler Kodacolor200 ve Fuji200 gibi uygun fiyatlı ve yaygın bulunan filmlerdir. Ara sıra değişik filmler alarak kendinizi sevindirebilirsiniz.
Siyah beyaz filmlerle değişik kareler çekmeye çalışmayı seviyoruz (Canon ftb, Ilford Pan 100) |
Film alırken dikkat etmeniz gereken en önemli noktalardan biri ASA değeridir. Yukarıda bahsettiğim filmler adından da anlaşılacağı gibi 200 ASA’dır. Bu filmleri kullanırken fotoğraf makinenizde bulunan ASA ayarını 200’den yukarıya çekmemeniz önerilir. ASA yükseldikçe fotoğrafınızdaki ışık artar. Yani doğal ışık almayan karanlık ortamlarda çekim yapmayı düşünüyorsanız ASA’sı daha yüksek filmlere bakmanız iyi olabilir.
Yine siyah-beyaz filmlerle böyle nostaljik, hoş kareler de çıkabiliyor (Canon ftb, Ilford Pan 100) |
Bunun dışında filmlerde taze-bayat ayrımına rastlayacaksınız. Analog filmleri kimyasaldır. Belli bir raf ömrünü doldurduğunda bayat film kategorisine girer. Bayat filmler taze filmlere göre daha ucuza satılmakla beraber karşılacağınız sonuç genelde sürprizdir. Bazen normal filme yakın, belki ayırt edemeyeceğiniz sonuçlar alabilirken bazen çok soluk, fazla grainli (hani fotoğraflarda böyle karıncalanan ekran gibi tanecikler olur ya) ve tüh yazık oldu güzelim pozlara diyeceğiniz fotoğraflarla karşılaşabilirsiniz. Bazen de filmdeki bozulmalar beklenmedik etkilerle nasıl olduğunu anlamadığınız hoş bir görüntü ortaya çıkarabilir. Bizim kişisel tercihimiz, seyahat ederken veya fotoğrafların ziyan olmasına özellikle üzüleceğimiz özel günlerde taze filmden şaşmamak, hadi çıkıp biraz analog fotoğraf çekelim dediğimiz günlerde de bayat filmlere şans vermek.
Bayat filmle pamuk şekeri gökyüzü (fuji bayatı) |
Haruki ve Masal (Zenith 12xp, Tudor bayatı) |
Ender’le çektiğimiz ilk filmden, bizim için üzücü bir deneyim olmuştu (Depla bayatı) |
Banyo & Dijital ortama aktarma
Analog filminizi kendiniz banyo etmeniz aslında çok zor değil. Bizim üniversitenin fotoğrafçılık kulübünde bununla ilgili bir ders alıp nasıl yapıldığını görmüştük, ama tabii karanlık odaya ve gerekli malzemelere ihtiyacınız var. Biz de kendi fotoğraflarımızı kendimiz yıkamıyoruz.
Bu iş için Sirkeci’ye gitmeyi tercih ediyoruz. İstanbul’da fotoğrafçılığın adresi burası. Size bu hizmeti sağlayabilecek başka fotoğrafçılar elbette var ama fiyat olarak her zaman Sirkeci’den daha yukarıda olurlar. Hatta bazıları kendilerine gelen filmleri biriktirip toplu olarak Sirkeci’ye gönderiyorlar. Diğer şehirler hakkında maalesef bir bilgimiz yok.
Bitmemiş filminizi alıp sabırsızlıkla Sirkeci’ye gittiğiniz günlerden kalan istemediğiniz kadar Sirkeci Garı fotoğrafınız olacak (Zenith 12 xp, Tudor bayatı) |
Bir fotoğrafçıya filmlerinizi verdiğinizde nasıl almak istediğinizi belirtirsiniz. İster baskı halinde, ister mail ile, ister CD ile alabiliyorsunuz. Biz maili tercih ediyoruz. Tabii mail ile aldığınız fotoğraflar içinden istediklerinizi sonradan bastırabilirsiniz. Filmi bıraktıktan sonra genelde size bir kağıt verilir, belli bir süre içinde o kağıtla gittiğinizde filmlerinizi geri alabilirsiniz. Genelde fotoğraflar filmi bıraktığınız gün içerisinde veya ertesi gün size ulaşıyor. Beklemesi gerçekten çok heyecanlı!
Kendinize fotojenik dostlar edinmeyi unutmayın. Bu Bıyık! |
Bu da Kuyruk güzeli 🙂 Arkadaki otların dansına dikkat. |
Bir süredir her işimizi Atabay İşhanı giriş katta bulunan Murat Ticaret’te hallediyoruz. Fiyat olarak uygun ve kaliteli iş yaptıklarını düşünüyoruz. Eğer daha iyi/ucuz bir yer biliyorsanız bize de haber verin. 😊
“David Lynch’i çaya bekliyorum” isimli fotoğrafımla sizlere veda ediyorum! |
Bonus: Ender’in çektiği bir fotoğraf eheh.