Geyikli, son yıllarda yaz turizminin yükselen gözdesi Bozcaada’nın karşısında yer alması dolayısıyla bilinirlik kazanmaya başlayan ufak bir tatil beldesi. Tabii Ata Demirer’in Eyyvah Eyvah filmlerinden bilenler, bazı lokasyonları hatırlayanlar da olacaktır. Bu yazımızda yalnızca Geyikli’den değil, yakın çevresinde bulunan plajlardan, görülecek turistik noktalardan, yakın köy ve kasabalardan, hatta Çanakkale Merkez’den bile az da olsa bahsedip küçük tavsiyeler vereceğiz. Ancak bu yazıda Bozcaada’dan bahsetmeyeceğiz, Bozcaada ile ilgili aradığınız birçok bilgiyi geçen yıl yazdığımız ayrıntılı gezi yazımızda bulabilirsiniz: Bozcaada Çıkarması: Bozcaada ile İlgili Bilmek İstediğiniz Her Şey
Yazımıza Geyikli’nin Çanakkale’de tatil yapmak için oldukça güzel bir seçim olduğunu söyleyerek başlayabiliriz. Birincisi, Bozcaada gibi popüler ve canlı bir tatil bölgesine yarım saat uzaklıktasınız. İkincisi, Çanakkale gibi taşı toprağı tarih kokan bir şehirde, görülebilecek antik kent ve önemli kalıntıların çoğuna maksimum 1-1.5 saat uzaklıktasınız. Üçüncüsü, hem pandemi dönemi göz önüne alınarak hem de zaten sakin bir tatili tercih eden bir bünyeniz varsa Geyikli’nin sizin için biçilmiş kaftan olduğunu söyleyebiliriz. Geyikli’de ne var diye merak edenlere, deniz, tarih, huzur, serin yaz akşamları, esintili gündüzler sizi bekliyor diyebiliriz. Öyleyse artık başlayalım anlatmaya!
Ulaşım
Ulaşım konusunu Bozcaada yazımızda ayrıntılı anlatmıştık. İstanbul’dan gelenler için anlattığımız Çanakkale feribot meselesini aşağıya aynen kopyaladık.
Geyikli, İstanbul’dan gelenler için Çanakkale’nin öteki tarafında kalıyor. Eğer arabayla seyahat ediyorsanız, karşı karaya geçmek için birden çok seçeneğiniz var. Anadolu yakasındaysanız Osmangazi Köprüsü’nü tercih edebilirsiniz. Bununla birlikte biz Anadolu’da olmamıza rağmen köprü trafiğine kalmayacağımız saatlerde yola çıkmaya özen göstererek Tekirdağ tarafından gidip feribotla karşıya geçmeyi tercih ediyoruz. Feribot için de birden fazla seçeneğiniz var. Gelibolu, Eceabat veya Kilitbahir’den karşı kıyıya geçebiliyorsunuz. Neye göre karar vereceğiz derseniz, geçiş noktalarına yaklaştıkça feribot kalkış saatlerine bakarak hareket edebilirsiniz. Bunun için sizi şöyle alalım:
Biz genelde Kilitbahir’den geçiyoruz, burası kamyon gibi büyük araçların geçmediği, genelde bekleme süresi diğerlerinden daha kısa olduğu için tercih ettiğimiz daha küçük çaplı bir feribot durağı diyebiliriz. Aynı zamanda Eceabat’a yakınlığı nedeniyle durumu kolaçan edip seçiminizi ona göre yapma şansınız var. Böyle diyoruz ama, zaten yoğun bir dönemde gidiyorsanız ve bir tarafta efsane bir sıra varsa elbet ötekinde de olacaktır, o sıra illa ki bekleniyor. Yine de Kilitbahir’in bir tık daha rahat olabileceğini düşünüyoruz. Gestaş’a ait bu feribot rotalarını sık kullanacaklar Gestaş araba kart çıkarabilirler, ciddi indirimler oluyor.
Genelde bu feribotlar ortalama saatte bir kalkıyor, kalkış saatleri mevsimden mevsime değişiklik gösteriyor. Programı ve ücretleri yine yukarıdaki linkten Gestaş’ın sitesinden kontrol edebilirsiniz. Bozcaada’ya sık geçmeyi planlıyorsanız ve öğrenci indiriminden faydalanmak istiyorsanız Çanakkale Merkez’den Gestaş öğrenci kartı çıkarmak zorundasınız, başka hiçbir belge kabul edilmiyor ve bu işlemi Geyikli’de gerçekleştiremiyorsunuz. Yani bir kere adaya gitmek için pek tavsiye etmiyoruz, ancak sık sık geçecekseniz uğraşmanız makul olabilir.
Eğer arabasız geliyorsanız otobüs firmalarının nereye getirdiğine dikkat edin. Bazıları Ezine’ye kadar getirirken bazıları Geyikli Merkez’e, bazıları Yeni (Bozcaada) İskelesi’ne, bazıları ise Dalyan Köyü’ne kadar geliyor. Nerede kalacağınıza bağlı olarak, otobüs firmasıyla da iletişim kurarak en yakın nereye gelebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Bölge içinde ulaşımı da, eğer arabasız geliyorsanız, Geyikli ve Ezine dolmuşları aracılığıyla sağlıyorsunuz. Ancak tabii aşağıda anlatacağımız gizli kalmış plajların bir kısmına ve uzaklardaki tarihi kalıntılara vesaire ulaşım arabasız nasıl olur bilmiyoruz.
Geyikli’ye ne zaman gidilir?
Geyikli her zaman sakin olduğu için Bozcaada için söylediğimiz gibi “yoğun dönemlerde uzak durun” gibi tavsiyelere girişmemize hiç gerek yok. Geyikli’ye her dönemde gelinebilir. Temmuz/Ağustos aylarında daha hareketli olan bölge haziranda ve özellikle eylülde oldukça sakindir. Hatta eylül oldu mu yazlıkçıların çoğu gittiği için sezon kapanır, sahilden şezlonglar toplanır, köfteci falan bile kapatıp gider asdgfgads. Bir de hava gerçek anlamda serinleyebiliyor eylülde, özellikle soğuğa tahammülü düşük olanlar için (hem deniz hem hava serinliği olarak) biraz zorlayıcı olabilir. Şunu da söylemekte fayda var ki, temmuz veya ağustosta bile gelecekseniz geceleri dışarıda oturmak için yanınızda sıcak tutacak bir şey mutlaka getirmeniz gerekiyor, çünkü geceler affetmez soğuk olur.
Geyikli’de nerede kalınır?
Geyikli’de Yeni İskele’den (Bozcaada feribotlarının kalktığı yer), Odunluk İskelesi’ne, Dalyan Köyü’ne kadar uzanan sahil şeridinde kalacak birçok pansiyon/otel mevcut. Konumu itibariyle tam ortada bulunması ve üzerindeki kafe, restoran ve yazlık yer denince gözlerin aradığı incik boncukçu stantları dolayısıyla Odunluk İskelesi yakınları konaklamak için ideal. Tam da burada bulunan Taşkonak Hotel‘i tavsiye edebiliriz. Biz kalmadık ama kalan tanıdıklarımız çok memnun kaldılar. Üstelik bahçeden organik kahvaltılar çıkaran hayvan dostu bir işletme olduğunu da söyleyelim.
Biliyorsunuz bizim konaklama tercihimiz genelde Airbnb’den yana oluyor. Pandemiden dolayı da ev kiralamanın revaçta olduğunun farkındayız. Eğer bunu denemek isterseniz Geyikli’de de az da olsa opsiyon varmış, ancak çok yorum almadıkları için dikkatli olmak gerektiğini hatırlatalım.
Bir de kamp alanı önerelim: Dolmuş Camping. Odunluk İskelesi’nden Dalyan Köyü’ne doğru giden yol üzerinde çok sevilen bir kamp alanı. Bulunduğu bölge denize oldukça yakın ve yeşil bir alan. Kamp/karavan tercih edenler değerlendirebilirler.
Son olarak, bu yazının kapsamı Geyikli sınırlarını çok aştığı için bir de Çanakkale’nin merkezinden konaklama önerisi vermek istedik. Set Özer müşteri memnuniyeti konusunda aşmış denebilecek ve bu özelliğiyle Çanakkale’nin büyük otelleriyle yarışacak duruma gelmiş bir butik otel. Bu pandemi döneminde de, duyduğumuz kadarıyla, önlemlerini ilk alan otel olarak diğer işletmelere de örnek olmuş. Merkezde kalacaksanız düşünmeden tercih edebilirsiniz.
Deniz Mevzusu: Geyikli ve Çevresinde Gidilebilecek Plajlar
Denizle ilgili önce kısa bir özet geçmek isteriz. Buranın denizi SOĞUK. Yani objektif olarak gerçekten soğuk, ben bunu sorun etmiyorum çünkü zaten sıcak deniz benim için anlamsız bi şey (Ender sorun ediyor), tercih meselesi deyip geçelim. İkinci olarak, buralar genelde rüzgarlı, dolayısıyla deniz de çoğunlukla dalgalı. Ege’nin girintili çıkıntılı yapısından kaynaklı muhteşem koylar da bu çevrede yok (diyebiliriz sanıyoruz). Yani gerçekten tam manasıyla böyle cep gibi koy şeklinde tabir edebileceğimiz bir plaj biz bilmiyoruz. Ama bu demek değil ki güzel ve düz bir deniz bulunamaz. Aşağıda çok bilinen ve rüzgara (ve dalgaya) açık büyük plajların yanı sıra pek kimse tarafından bilinmeyen, biraz daha koy gibi, sakin ve dalgasız plajlardan da bahsedeceğiz.
Odunluk İskelesi
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi burası Geyikli’de o aklımızdaki “yaz” konseptine en çok uyan nokta. Kafeleri, restoranları, dondurmacıları ve el yapımı satış stantlarıyla şöyle bir akşam yürüyüşüne çıkayım diye gideceğiniz yer olacak. Ama beklentiyi de çok yükseltmemenizi tavsiye ederiz, kısa bir yürüyüş olacak. 🙂
İskelenin iki tarafında denize girebiliyorsunuz, şezlong ve şemsiyeler kiralayabileceğiniz işletmeler var. Bazen müzik açıldığı için biraz gürültülü oluyor, biz o zamanlar ve çok kalabalık olduğunda pek sevmiyoruz. Ama sakinlik isteyenler için kumsal iskelenin soluna doğru epeyce uzanıyor. Orada istediğiniz yere havlunuzu serip rahat rahat takılabiliyorsunuz. Burada deniz ilk girişten itibaren kumluk olduğu için plajın herhangi bir noktasından rahatça girebilirsiniz. Yine sola doğru biraz ilerleyince başka bir işletmenin şezlong/şemsiyeleri var. Orayı geçince de komple serbest bir kumsal devam ediyor. Burada denize girmenin avantajı hem arkada birçok işletme, bakkal, tekel, market vs. olması, hem de iskelenin sol tarafında girenler için iskelenin, sağ tarafından girenler içinse sağda uzanan kara parçasının bir nebze rüzgarı ve dalgayı kesmesi. Ayrıca cüzi bir ücretle kullanabildiğiniz soyunma kabinleri ve duşları var.
Geyikli Sahili
Burası Bozcaada’ya giden feribotların kalktığı iskelenin sol tarafında kalan plaj. Yine Odunluk gibi canlı (kalabalık denebilir), tesisli ama havlu serip de takılabildiğiniz, denizi kum ve iskele sayesinde yine dalganın hafif kırıldığı bir kumsal. Burada da iskelenin sol tarafına doğru uzuyor plaj ama genelde boylu boyunca sitelerin kullanımı için ayrılmış plajlar var. Odunluk’ta olduğu gibi soyunma kabinleri ve bozuk para ile çalışan duşları var.
Dalyan Köyü Sahili
Burası da Dalyan Köyü’nün içindeki plaj. Yukarıdakilerden farkı burada çok daha az insan olması ve denizinin kum olmaması. İlk girişte ayaklarınız biraz zorluk çekebilir, yüzerken de arada yosunların üzerinden geçebilirsiniz. Ama öyle deniz ayakkabısı gerektirecek kadar da kötü bir durum yok. Sakin ve daha doğal hissettirdiği için bir burayı da bayağı seviyoruz. Yine soyunma kabini ve duş var. Ayrıca oturması ve özellikle günbatımını izlemesi çok keyifli iki tane çay bahçesi var sahilin 200 metre yakınında. Deniz sonrası karın doyurması için gözleme tost vs. yenebilir, yemek bölümünde bahsedeceğiz zaten.
Kumburun Taşkapı Plajı
Geyikli’de senelerdir yazlığı olan birçok insanın bile bilmediği şahane bir plajı var Kumburun’un. Kumburun, Geyikli’den Çanakkale tarafına doğru giderken içinden geçilen köylerden biri. Köyün içinden Taşkapı Plajı tabelasını görünce sola sapıyor, ardından ormanın içinden bir kere daha sola giriyor ve orman yolunu takip ederek denize ulaşıyorsunuz. Denizin arkasında tepede tek tük evler ve kamp yapanlar oluyor. Denize toprak bir patikadan iniliyor, ortam o kadar doğal kalmış ki yukarıdaki evlerden birinde yaşayan bir amca tepeden iple iniş yapıyor asdfasgd. Burada deniz genellikle düzgün, dalgayı ve rüzgarı kesen bir burunla korunuyor. Yerlisi dışarıdan gelen insanları pek sevmiyor, kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Bizim de sizden ricamız bu doğal plajı temiz kullanmanız, tabii her plaj için geçerli. 🙂
Ha bu arada, ormandan sola girmez de sağdan devam ederseniz, Eyvah Eyvah filminin düğün sahnesinin çekildiği ağaçlı sahil kenarına gidebilirsiniz. Denizi çok tercih edilmiyor ama ağacın altına küçük bir aile işletmesi kurulmuş.
Papaz Plajı
Kumburun’un daha yukarısında bulunan Yeniköy’ün plajı Papaz Plajı. Burası da aslında hafif koy gibi bir yer ama burada genelde bütün yaz hakim rüzgar yönü dolayısıyla denizi pek düzgün olmuyor, dalga alıyor. Bizce bu plajın en büyük avantajı arkasındaki kampl alanı olarak kullanılan ormanlık alan. Bütün gün ağaçların altında takılıp serinlemek için denize girmelik keyifli bir alternatif. Ayrıca Achilleus’un mezarı bu ormanlık alanın iç tarafında bir tepede bulunuyor. Aşağıda tarih turizmi kısmında daha çok bahsedeceğiz.
Liman Plajı
Papaz Plajı’nın az ilerisinde Yeniköy Limanı’nın yanında bulunan bu plaj dalgakıran sebebiyle düz bir denize sahip. Ancak burada bir soğuk su akıntısı mı vardır nedir, normalden de soğuk bir denizi var. Bir de epey sığ, yani git git bir türlü boya gelmeyen türden. Ama düz olduğu için biz seviyor ve ara sıra da olsa (çünkü evimize çok uzak) tercih ediyoruz. Ayrıca sahilde çok fazla minik deniz kabuğu var, toplamayı sevenlere duyrulur. 🙂
Tavaklı İskele
Geyikli’den Assos’a doğru giderkenki sahil yolu üzerinde bulunan Tavaklı da denize girmek için fena bir opsiyon olmayabilir. Tahmini konuşuyoruz çünkü senelerdir burada olmamıza rağmen kendimiz hiç girmedik. 🙂 Geçenlerde buradan günübirlik Küçükkuyu tarafına giderken yol üzerinde gözümüze güzel göründüğü için küçük bir mola vermiştik. Deniz Geyikli’ye göre daha dalgasızdı fakat ilk girişi taşlıktı. Deniz kenarı oldukça sakindi, özellikle arkada çamların gölgesindeki piknik masalarında bir koca gün devirme fikri emekli ruhlarımıza müthiş bir haz verse de yolumuza devam etmek zorunda hissetmiştik. Sonuçta Geyikli’de denizin fena dalgalı olduğu bir günü hafif sakin geçirmek için gidilebilecek bir yer olduğunu söyleyebiliriz.
Akliman -Gülpınar
Şimdi rotamızı güneye kırıyor, Dalyan Köyü’nü ve Tavaklı’yı geçip Gülpınar tarafına gidiyoruz. Buranın bilinen kalabalık, işletmeli şezlonglu plajı Akliman. Plaja tepeden merdivenlerle iniliyor. Biz zamanında kalabalık ve dalgalı bulduğumuz için pek vakit geçirmeden geri dönmüştük. O yüzden o merdivenleri iyi hatırlıyoruz… Buna alternatif favorimiz aşağıda.
Gülpınar Apollon Plajı
Buraya kadar gelenler sakinliği sevdiğimizi anlamışlardır. Evet, bu plaj oldukça az sayıda insanın geldiği, bizim bu duruma hiç anlam veremediğimiz harika bir yer. Şezlong şemsiye yok, havlunuzu serip takılıyorsunuz, sebebi galiba bu olabilir. Burada deniz genellikle dümdüz oluyor. Güzel de bir iskelesi var. Güzel denizinin yanında kayalar, iskele, tepedeki küçük ev gibi fotojenik (ya da bizim öyle bulduğumuz) objelerle de gönlümüzde taht kurmuş durumda.
Assos
Assos’u bilmeyen yoktur, Çanakkale denince Bozcaada’nın popülerleşmesinden çok daha önce Assos vardı zaten. Denizi berraklıkta referans noktasıdır. Bizim bildiğimiz girilecek 2 nokta var. Biri küçük küçük taşlarıyla ünlü Kadırga Koyu. Burası üzerinde farklı işletmeler bulunan genişçe bir kumsal. Bilinirliği ve tesisli yapısına karşın doğallığı ve sakinliği bozulmamış güzel bir deniz. Ayrıca tesislere para vermek istemeyenler için, kumsalın en sağına kadar giderseniz ücretsiz halk plajında da denize girebilirsiniz.
İkinci alternatif de Assos’un iskele tarafındaki antik plaj. Burada sıra sıra iskelelerde kurulmuş restoranlardan birine geçip denize girebiliyorsunuz. 2 senedir gitmiyoruz Assos’a ama, o zaman işletmeler iskele kullanımı için ücret almıyordu, yemeğinizi oradan yiyerek mis gibi denize girebiliyorsunuz. Buranın denizini, seneler önce fotoğrafını çekip her yerde arkaplan olarak kullandığımızdan mıdır nedir, ayrı seviyoruz.
Sivrice Koyu
Assos’a gelmeden, Assos Antik Liman deneyimine yakın bir deneyim sunan güzel koy. Antik Liman ile aynı şekilde sıra sıra dizilmiş işletmelerden birinin iskelesine kuruluyor ve keyfinize bakıyorsunuz. Deniz yine mis gibi. Biz rastgele Bahçıvan Butik Otel’in iskelesine geçip çok memnun kalmıştık. Fiyatlar gerçekten çok uygun, mezeler 10 lira, balıklar 30, salatalar 20. Bir tek içki ucuz değildi ama nerede ucuz ki… Biralar 25 lira. Lezzet olarak da gayet tatmin ediciydi. Antik Liman gibi burada da yediğinizi içtiğini ödüyorsunuz, şezlong şemsiye ücretsiz oluyor.
Sokakağzı
Assos’un ilerisinde, Assos kadar güzel, ama pek o kadar bilinmeyen bir plaj Sokakağzı. Dümdüz, pırıl pırıl suyu ve doğal güzelliğiyle gidip yüzülmeyi hak ediyor. Bir de denizin üzerine kurulmuş bir iskelede balık yiyip rakı içilen güzel bir yer vardı (3 sene önce gitmişiz en son), hala duruyorsa denizden çıktıktan sonra keyif yapmak için harika bir seçenek.
Küçükkuyu
Eveeet “ben denize doymadım” diyenler ve daha çok yol yapmaya istekli olanlar daha da aşağı inerek Küçükkuyu taraflarını keşfedebilirler. Geyikli’den çıktığınızda Küçükkuyu’ya gelmeden Assos yolu üzerinde bir yer var denize girip güzel yemek yiyebileceğiniz: Ayşe’nin Mutfağı. Biz de 2-3 sene önce arkadaş tavsiyesi ile gidip memnun kalmıştık. Hem denizi, hem mezeleri güzel, küçük, sevimli, kendi halinde bir işletme. Üstelik iskelesi de var, iskeleli denizleri seviyoruz.
Buraya küçük bir ekleme de yapmadam geçemedim. Ben çocukken (Rüya) ailecek Küçükkuyu’da çok tatil yapmışız. Çok iyi hatırlamıyorum tabii oraları ama Yağmur Pansiyon diye küçük bir aile işletmesinde kalırmışız. Yazıyı yazarken biraz oralara bakıp nostalji de yaptım. Hala aynı kişiler mi işletiyor bilemiyoruz ama sahibinin adı da Zeki imiş. Olur da bir gün burayı okurlarsa selam olsun diyelim. 🙂
Geyikli ve Çevresinde Gezilecek Yerler
Tarih Turizmi – Görülebilecek Kalıntılar
Geyikli’de tatil yapacak olursanız yakın mesafede çok sayıda kazı alanı var. Bu toprakların altında M.Ö. 3000 yılına kadar uzanan bir tarih yatıyor diyelim, varın siz hesap edin. Buradaki çoğu bölgede kazılar hala devam ediyor ve yeni keşifler yapılıyor, hatta her an arka bahçeniz sit alanına dönüşebilir asgdfds. Yakın zamanda Troya Müzesi’nin de açılması ve paralel başka birtakım gelişmelerle tarih turizmini canlandırmak için adımlar atıldı. Aşağıda biraz daha ayrıntılı bahsedeceğiz hepsinden. Şuraya bir link bırakalım, Troya Antik Kenti’nden Assos’a uzanan, yürüyüşçü ve bisikletçileri bekleyen Kültür Rotası’na dair ayrıntılı bilgi almak isteyenler için referans olsun:
Alexandria Troas Antik Kenti
Apollon Smintheion
Geyikli Merkez’e yaklaşık 40 km uzaklıktaki bu ören yeri, Truva şehrinin kurulduğu Troas bölgesinde bulunan en önemli ikinci tapınağı içeren ve MÖ 2. yüzyıla dayanan çok önemli bir kutsal alan. Hatta burası o kadar önemliymiş ki üstte bahsettiğimiz Alexandria Troas kentinde yaşayanlar buraya gelip ibadet edebilmek için 50 km civarı bir yol gelirlermiş. Bu alanda güneş, sanat, müzik, şiir, kehanet ve aynı zamanda farelerin tanrısı Zeus’un oğlu Apollon’a adanmış bu tapınağın yanı sıra, Roma hamamları, antik zamanlardan kalma spor oyunları ve ödülleri salonu ve Kutsal Yol adı verilen bir yol da var. Az önce de dediğimiz gibi Apollon’un farelere hükmeden tanrı olmasından ötürü tapınağın girişine onlarca minik fare heykeli konmuş, biz tatlı bulduk. Ayrıca neden fare tanrısı olduğunu da söyleyelim, tarlasına fareler dadanan çiftçileri o farelerden kurtarıp, düşman ordulara yollayarak onlara da veba bulaştırmış zamanında Apollon Bey.
Biz genel olarak bu alanı çok beğendik ve gitmenizi de tavsiye ediyoruz. Ayrıca bu bölgeyle ilgili değinmek istediğimiz bir konu da zamanında rezalet bir restorasyona maruz kalması ve bu yüzden baya adını duyurması. Zaten gelince görürsünüz yepyeni mermerler döşemişler TOKİ müteahhiti gibi. 🙁
Achilleus’un Mezarı
Homeros’un İlyada’sından bildiğimiz Achilleus’un mezarı Yeniköy yakınlarında bir tümülüste bulunuyor. Yukarıda bahsettiğimiz Papaz Plajı’nın arkasına doğru 15 dakika civarında bir yürüyüşle ulaşabiliyorsunuz. Yalnız buradan gidiş yolu fazla otluk ve yürümesi zor. Belki yukarıdan daha uygun bir alternatifi vardır ama gerçekten zar zor buluyorsunuz zaten, pek iyi bir yönlendirme yapılmamış. Birçok kişi buraları bir rehber eşliğinde gezmeyi öneriyor. Hem bu gibi durumlarda daha rahat edersiniz, hem de tarih çok eskiye dayandığı için kalıntılar da o ölçüde yıpranmış ve “pek bir şey kalmamış” halde olabiliyor. Bu da gezdiğiniz yerlerden etkilenme ihtimalinizi biraz düşüren bir şey. Rehbersiz gezerseniz, hayalgücünüze ve okuduklarınızdan size miras kalan heyecana ihtiyacınız olacak. Hürriyet Seyahat’te Çanakkale’de tarihin izinden yapılan bir yolculuğa dair bir köşeyazısı okumuştuk. Orada da Aşil’in mezarından ve burada asırlardır gerçekleştirilen bir ritüelden bahsediliyordu. Buna göre Büyük İskender zamanında buraya gelip soyunarak mezarın etrafında koşmuş, bu sayede de günahlarından arınmış. Bunun üzerine turistler hala buraya geldiklerinde ritüeli (yarı yarıya da olsa :)) gerçekleştiriyorlarmış. Yazının linkini de buraya bırakalım, belki ilham olur:
Troya Müzesi
2018 yılında Troya Antik Kenti’nin yanında, Tevfikiye’de ziyaretçilere açılan müze bu coğrafyanın tarihini ve yapılan arkeolojik kazıları anlatıyor. Troya, Assos, Alexandria Troas, Smintheion, Tenedos ve daha birçok antik kentten çıkarılan eserler de burada sergileniyor. Müze, ziyaretçiye rehberlik etme açısından oldukça başarılı. Gerçekten güzel organize edilmiş olan müze, hem bilgilendirici hem de görsel, işitsel, interaktif içeriklerin en iyi şekilde kullanılmasıyla keyif veren bir deneyim sunuyor. Troya Antik Kenti’ni gezmeden önce buraya girmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Troya’da yerleşim çok eski tarihlere dayandığı için antik kentin içine girince pek bir şey anlamayıp “taşlar var işte” demeniz çok muhtemel. Müze size alanın tarihini güzelce anlattığında kenti gezmek daha bir anlam kazanıyor. Mesela, Troya kentinin tarihinde 9 farklı katman var, bunları müzede adım adım görüyorsunuz, alanda gezerken de gördüğünüz her şeyin hangi katmana ait olduğunu gösteren rakamlar size eşlik ediyor.
Aynı zamanda müzede, Troya kentine dünyaca ününü kazandıran Homeros’tan alıntılar da göreceksiniz. Müzede özellikle ilgi çeken eserler M.Ö. 600. yüzyıldan kalma Troya Prensesi Lahti, Dardanos Tümülüsü’nde bulunan, vücuduna yılanlar dolanmış Afrodit heykeli ve benim kişisel favorim olan çocuk oyuncakları, minik figürinler ve gözyaşı şişeleri… Kentte gerçekleştirilen ilk kazı çalışmalarını yöneten Alman arkeolog Schliemann birçok eseri yurtdışına kaçırmış. Kaçak eserlerin büyük kısmı Rusya’da Puşkin müzesinde, diğerleri Almanya’da ve ABD’de sergilenirken, Troya Müzesi’nde de bu koleksiyondan arda kalanların sergilendiği Yitik Miras adlı bir bölüm var. Müzeyi hakkıyla gezmek için en az 2 saat civarında bir süre ayırmanızı tavsiye ederiz.
Son olarak online bir gezi isteyenler için link de bırakıyoruz:
Troya Antik Kenti
Gelelim Çanakkale’nin belki de en önemli turistik noktasına. Troya kenti M.Ö. 3000 yılından beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, kültürel ve ticari ilişkilerde kritik bir merkez haline gelmiş, Homeros’un anlatıları ışığında kazandığı bilinirlik de üzerine eklenince günümüzde de dünyanın en önemli kazı alanlarından biri durumunda. 1871 yılından beri devam eden arkeolojik kazılar sonucunda, kentin defalarca yıkılıp yeniden inşaa edilen katmanlı yapısı ortaya çıkmış. Gezerken roma rakamlarıyla bu katmanları gösteren işaretleri de görüyorsunuz.
Kenti korumak için ören yeri boyunca tahtadan bir yürüme yolu yapmışlar, bütün alanı bu şekilde geziyorsunuz ve kazı alanlarına girmeniz yasak. Ören yerinin girişinde bulunan meşhur Truva atı da 1975 yılında Türk bir mimar tarafından dizayn edilen bir replika. Hollywood filmindeki versiyonunu görmek için Çanakkale Merkez’e gitmeniz gerekiyor. Atın penceresinden fotoğraf çekmek için yarım saatinizi feda etmeniz gerekebilir 🙂 Ayrıca, daha önce de söylediğimiz gibi bu alanı da rehber eşliğinde gezmek çok öneriliyor. Biz kendimiz de denemedik ama böyle bir opsiyon olduğu aklınızda bulunsun.
Tevfikiye Köyü
Bölgede turizmi canlandırmak amacıyla Opet’in desteğiyle hayata geçirilen proje kapsamında bir arkeo-köye dönüştürülen Tevfikiye Köyü Troya’yı görmeye gelen turistlerin de uğrak noktası olmuş. Köyün yerlilerine Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle çeşitli kurslar verilip hizmet sektöründe köylüye ciddi bir misyon yükleyen proje sayesinde dönüşüm için gerekli pansiyonlar, restoranlar, yerel, turistik ve elyapımı ürünlerin satıldığı dükkanlar hep yerli halkın işletmesinde. Köy halkı da duyduğumuz kadarıyla bu değişimden çok memnunmuş. Köyün içi de konseptine uygun şekilde restore edilmiş, duvarlarda Troya’yla ilgili resimler, meydanlarında mitolojik karakterlerin büstleri, Homeros’tan alıntılar falan derken gezmesi keyifli bir yer haline gelmiş. Troya’ya yolunuz düşerse buraya da göz atmanızı, karnınızı da köy halkının işlettiği yerlerden birinde doyurmanızı tavsiye ederiz. 🙂
Assos Antik Kent
Zeus Altarı
Küçükkuyu’da bulunan ve bu eşsiz manzaraya sahip Zeus Altarı kaya kütlesinin işlenmesiyle oluşturulmuş ve Zeus’a adanmış bir sunak haline getirilmiş. Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki içinde su bulunan sarnıca da Zeus Mağarası adı verilmiş. Homeros’un İlyada destanında yazdığına göre de Zeus ve diğer tanrıların buradan Truva Savaşı’nı izlediğine inanılırmış. Akçay, Edremit, Ezine, Geyikli gibi yerleşim yerlerine neredeyse birer saat mesafede olan bu muhteşem manzarayı bu taraflara geldiyseniz kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ediyoruz.
Bizim Gitmediğimiz ama Gidilebilecek Diğer Tarihi Yerler
Parion ve Pariapos Biga’da, Neandria Ezine’de, Maydos Eceabat’ta, Dardanos da Dardanos’taymış ehehe. Bu antik kentler dışında Küçükkuyu’da da Roma Köprüsü’nden de bahsetmeden geçmeyelim.
Kaz Dağları
Bir gün kendinizi doğanın kollarına atmak isterseniz Bayramiç tarafına doğru gidip Kaz Dağları’na çıkabilirsiniz. Tabii biraz uzak ama gerçekten harika bir doğa. Yemeğinizi yiyebileceğiniz tesisler var. Ama biz tabii yine bilgi verici hiçbir şeyi göstermeyen aşağıdaki fotoğrafı çekmişiz. Güzel ama. İtiraf edin. 🙂
Geyikli Merkez
Geyikli Merkez turistik amaçlı olarak değilse bile bir işiniz düştüğünde uğrayacağınız bir yer olacak. Bildiğiniz küçük bir sahil kasabası burası, köy gibi aslında. Özel bir ilginiz varsa Eyvah Eyvah Parkı’nda falan oturabilirsiniz, ama bir özelliği yok dümdüz park. 🙂 Burada genel olarak her yerde Eyvah Eyvah ismini göreceksiniz zaten. Köylüden alışverişimi yapayım derseniz perşembe günleri pazar kuruluyor. Bir de sahil tarafında hiçbir yerde bankamatik yok, Bozcaada’dan ve Geyikli Merkez’den para çekebiliyorsunuz. Birçok yerde de kredi kartı geçmediği için bunu bilip hazırlıklı gitmek önemli.
Dalyan Köyü
Hem deniz kısmında, hem yemek kısmında, hem de Alexandria Troas’ı anlatırken bahsi geçen Dalyan Köyü’nü bir de burada yazmak istedik çünkü çok seviyoruz agdhfsd. Çok sakin bir tatil beldesi olan Geyikli’de özellikle akşamları yapabileceğiniz en iyi şey belki de buraya gelip manzaranın ve sakinliğin tadını çıkarmak…
Kalpli Göl
Geldik dünyadaki 8 pembe gölden biri olan Kalpli Göl’e. Evet bu gölün birbirinden eşsiz 2 farklı özelliği var; birincisi pembe rengini alması, ikincisi kalp şeklinde olması. Yine Dalyan Köyü’nde bulunun bu göl, içinde bulunan bazı alg türleri sayesinde yılın belli zamanlarında pespembe oluyor. Bu özelliğe sahip dünyada sadece 8 göl varmış. Bir de üstüne üstlük kalp şeklinde olunca biraz yüksek bir yerden bakınca kocaman pespembe bir kalp gibi görünüyor. Özellikle sıcaklığın ve tuz oranının arttığı yaz aylarında pembeleştiği için, yazın buralara tatile gelmişken burayı da görmenizde fayda var efendim.
Adatepe Köyü
Küçükkuyu’da Zeus Altarı’nın aşağısında bulunan turistik bir köy. Aslında burası eski bir Rum köyü, Kurtuluş Savaşı’na kadar Rumların yoğunlukta bulunduğu köyde Rumlar ve Türkler beraber yaşamışlar. Ardından göç ile beraber Rum halkı buradan ayrılmış. Köy uzunca bir süre terk edilmiş halde kaldıktan sonra kentlerden buraya göç eden aydınların eliyle köy restore edilmiş ve yeni bir soluk kazanmış. Son zamanlarda bu tarz köyler epey popülerleşti. Renkli, sevimli köy evleri, güzel butik oteller, sanat atölyeleri, tasarım dükkanları vesaireler açılıyor, biz de özenerek 1-2 saatimizi sokaklarında dolanarak geçirip fotoğraf çekiyoruz. Geçen sene Ayvalık dolaylarındaki Yeniçarohori (nam-ı diğer Küçükköy) köyünü gördüğümüz için buradan çok etkilendiğimizi söyleyemeyeceğiz. Zeus Altarı’na giderken beklentiyi çok yükseltmeden 1-2 saat ayrılabilir. Meydanda bir şeyler yiyip oturabilir, meşhur otlu dondurmalarından tadabilirsiniz. Narçiçekli dondurmasını çok sevdik, zeytinliyi görünce merakımıza hakim olamadık ama aynı hatayı yapmamanızı tavsiye ederiz. 🙂
Ezine
Geyikli’nin bağlı bulunduğu Çanakkale ilçesi Ezine. Buraya, Geyikli’de halledemeyeceğiniz bir işiniz varsa veya Tetik köfte yemek istiyorsanız gidebilirsiniz. Yani turistik olarak çok da çekici bir yanı yok. Gitmişken Bergaz’dan Ezine peyniri alabilir (çok beğeniliyor ama biz çok sevemedik aslında), Belediye’nin yanındaki çay bahçesinin dondurmacısında dondurma yiyebilir, pazartesileri kurulan Ezine pazarına uğrayabilirsiniz.
Bozköy
Burası yine Geyikli yakınlarında (Kumburun’a giderken sağda) bir köy. Aslında köyde pek gezilecek bir şey yok, bildiğiniz minik köy. Yalnız geçtiğimiz senelerde buralı bir mimar köyü dönüştürmek için bazı çalışmalar yapmaya başlamış. Buna dahil olarak bazı akşamlar köy meydanında açık hava film gösterimleri yapılıyor. Bu günlerde köylüler stantlarda yiyecek içecek satışı yapıyor, bazı yöresel ve tasarım ürünler satılıyor. Uzun soluklu bir tatilde denk gelirse bir akşam gidilebilecek bir etkinlik.
Yemek mevzusu: Geyikli ve Çevresinde Nerede Ne Yenir?
Bu başlık altında Çanakkale’de (büyük çoğunlukla) denediğimiz ve beğendiğimiz, veya övgüyle bahsedildiğini duyduğumuz mekanlardan bahsedeceğiz. En sonda da bonus şarap önerilerimiz var. Çanakkale’de ne yenir, ne içilir, nerede yenir sorularının cevaplarını merak ediyorsanız aşağıya bir göz atabilirsiniz.
Makara (Kahvaltı, Et ve Balık)
Dalyan Köyü ile Odunluk İskelesi arasında, konaklama kısmında bahsettiğimiz Dolmuş Camping’in yakınlarında, denizi tepeden, çam ağaçlarının arasından seyredebileceğiniz, inanılmaz sevimli ve “instagram dostu” dekorlarıyla gönlünüzü fethedeceğini tahmin ettiğimiz işletme. Kahvaltısının da güzel olduğunu duyduk, ama denemedik. Meze ve ara sıcak çeşitlerini denediğimiz ve geçer not verdiğimiz bu restoranda favorimiz peynirli ara sıcakları olmuştu. Sardalya kızartması da genelde çok seviliyor, biz fazla yağlı buluyoruz ama. Izgara konusunda çok iyi değillerdi en son, balıklar pişmeyebiliyor falan. Neyse, bir şey yemeyecekseniz bile mutlaka açık havada çam ağaçlarının altında oturup bir bira eşliğiyle günbatımı keyfi yapmanız tavsiye edilir. “İçkini kendin getir” akımına da katılan bir işletme olduğunu söylemeden geçmeyelim, rakı olayına girecekseniz mantıklı oluyor.
Son olarak, oturulup yenilip içilen yerin aşağısında merdivenlerle inilen bir bölüm var. Oraya da bir salıncak koymuşlar, manzaraya karşı sallanarak hep keyif yapıp hem güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Dalyan Restoran
Dalyan Köyü’nde akşam yemeği için güzel bir alternatif. Biz yine burada balık ve meze tercih ediyoruz. Yediklerimizden çoğunlukla memnun kalmışızdır. Bira-patates, veya şarap-peynir tarzı şeyler de yapabilirsiniz. Sevdiğimiz güleryüzlü bir sahibi var, müzik seçimleri de genelde çok hoştur. Buranın üst katında oturup gün batımını izlemek gerçekten çok keyifli oluyor, ancak bazen üst katı açmıyorlar, gitmeden önce bunu teyit ettirmenizi öneririz. Pek çok kere gitmiş olsak da şöyle ortamı güzelce gösteren bir fotoğraf çekmemişiz. Terasta rahat kanepe tarzı oturma takımları ve renkli ışıklandırmalar var, bayağı cozy bir ortam, aşağısı da Rum meyhanesi gibi dekore edilmiş, beyazlı mavili sevimli masa saldalyelerle.
Kayıkhane
Dalyan Köyü sahilinde bu yaz açılan rakı içmelik restoran. Direkt deniz kenarındaki konumunun verdiği ayrıcalıktan dolayı tercih edilesi. Özellikle pandemi döneminde kumların üzerine geniş mesafelerle yerleştirilen masalar iç rahatlatıcı. Dalyan Köyü genelde çok rüzgarlı olduğu ve mekan deniz kenarında ve tamamen açık olduğu için tedbirli gitmekte fayda var. Restoranın genel ambiyansını, ışıklandırmasını, müziklerini ve mezelerini beğendik. Yalnız denediğimiz akşam restoran bir kriz döneminden geçiyormuş, aşçısı ayrılmıştı, bir de üstüne bayram dolayısıyla çok kalabalık olduğundan servis ve ana yemekler konusunda çeşitli sıkıntılar yaşadık. Bunun üzerine haliyle çok memnun ayrılamadık ama restoranın işletmecisinin ilgili tavrı ve ortam hatrına bir kere daha denenecekler listemizde bulunuyor şu an.
Hatice Sultan Mutfağı
Bu bölgenin bulgurlu mantısı meşhur. Çanakkaleli arkadaşlarımız biz hep bulgurlu yaparız etli mantıdan daha güzel falan deyince bizi sardı bir merak. İlginç bir şekilde bunu yapan bir restoran bulmak zor (imkansız?). Biz de Instagram’da sipariş üzerine bu mantıyı yapıp satan bir hanımefendiye rastladık. Bulgurlu mantının yanısıra, erişte, tarhana, baklava, soğanlı pide (bu da efsane bir lezzetti), sarma (bir de merak ettiğimiz ama tadına bakamadığımız peynir sulu sarmaları varmış) gibi birçok ev yapımı lezzeti burada bulabilirsiniz. Yazları Geyikli’ye 10 dakika mesafedeki Gökçebayır köyünde, kışlarıysa Çanakkale’de oluyorlar. Geyikli tarafına gelmişken denemeden asla geçmeyin diyeceğimiz ilk tatlardan gerçekten. Instagram hesaplarını şöyle bırakalım: Hatice Sultan Mutfağı.
Dalyan Çay Bahçesi
Dalyan Köyü Marina’da konumlanmış bitişik iki tane çay bahçesi var. Biz bunların ikisini de çok seviyoruz. Yolunuz buraya düştüyse mutlaka ama mutlaka burada oturmanızı tavsiye ederiz. Gün batımı deyip duruyoruz deminden beri ama gerçekten de denize sıfır konumda bulunan bu çay bahçelerinde oturup gün batımını izlemek, yanında çay veya bira içmek o kadar keyifli ve huzurlu, öyle güzel görüntülere eşlik ediyor ki. Abartmayalım çünkü galiba objektif olamayacağız bu konuda, çok seviyoruz efenim buraları ahdfgad.
İki çay bahçesinden hangisine oturalım sorusu için de şöyle bir önerimiz var. Eğer bir şeyler yiyecekseniz soldakine, yemeyecekseniz kafanıza göre, diyebiliriz. Soldaki çay bahçesinde efsane gözleme yapan bir teyze var. Kaşarlı-domatesli gözleme sipariş edin, sonra bize teşekkür edersiniz. :))
Antepli Tahir Usta
Kebap, lahmacun, pide tarzı bir şey yemek isterseniz Odunluk İskelesi’ndeki Antepli Tahir Usta’ya gidebilirsiniz. Bir yaz günleri pek tercih etmiyoruz ağır geldiğinden (ve Rüya artık et yemediğinden), ama birkaç kere denedik, fena değil, güvenilir bir restoran.
Geyikli Trio
Yeni İskele’ye doğru giderken deniz kenarında kalan bu restoranda hem yiyip içip hem de gündüzleri sahilinden denize girebiliyorsunuz. Biz bir kere ızgarada balık yemiştik, o yüzden yemekleri hakkında yorum yapamayacağız (ızgarada balık ne kadar kötü olabilir?), ama akşam oturmak için hoş bir ambiyansı var.
Şen Köfte
Aşağıda anlatacağımız efsane Tetik Köfte’nin benzeri Odunluk İskelesi yakınındaki bu restoranda da yapılıyor. Sanıyoruz ki aralarında bir usta-çırak ilişkisi de varmış yani teorik olarak gerçekten aynı köfte. Biz yine de Tetik’e bir efsaneymişçesine bağlıyız, arada kesinlikle fark olduğunu iddia ediyoruz. Neyse, Ezine’ye kadar gitmeden burada da güzel köfte yiyebiliyorsunuz. Hem bahçe içinde oturması hoş, hem de tatlı bir aile işletiyor. Bu civarda, gözümüz kapalı “gidebilirsiniz” diyeceğimiz yerlerden.
Tetik Köfte
Pandora
Geyikli’nin merkezinde sevimli bir kahvaltıcı. Bu listede gitmediğimiz tek yer burası galiba. Ama konu komşudan çok methini duyduğumuz için yazmak istedik. Sorumluluk almasak da evet böyle bir kahvaltıcı var, dışarıdan da çok tatlı görünüyor, denenebilir.
Balıkçı Halil
Odun Pub
Kokteyl konseptinde de bir mekan açılmış Odunluk İskelesi civarına, ancak biz bu sene pek dışarda yiyip içmediğimiz için deneme fırsatımız olmadı. Ama bu taraflarda bu konseptteki tek mekan diyebiliriz, o yüzden denenebilir.
Apollon Kafe
Bayır Dondurma
Ennn sevdiğimiz dondurmacı. Odunluk İskelesi’nde babalı oğullu iki ayrı stantta satış yapan Bayır, keçi sütünden doğal ve az şekerli dondurma çeşitleriyle mutlaka denemeniz gereken bir lezzet. Bir kere deneyince yaz boyunca başka yerden dondurma yemek istemezsiniz. Özellikle kavunlusu harikadır. Ayrıca Çanakkale Merkez’de de şubesi varmış.
Şengören Fırın
Burası uzun süreli tatile gelenler için. Geyikli’nin merkezinde bulunan Şengören Fırını’nın ekmeği buralarda meşhur. Bakkala markete ekmek almaya gidince insanlar Bir Şengören veya Şengören var mı? diye sorduklarında neymiş bu Şengören derseniz, kendisi ekşi mayalı (yarı?) köy ekmeği. Lezzetlidir.
Kadir Usta Peynir Helvası
Çanakkale’ye gelip peynir helvası yemeden dönmezsiniz diye tahmin ediyoruz. Hatta Çanakkale’nin şehirler arası yollarında Dur Yolcu! misali Yavaşla! Peynir Helvası 200 m. tabelaları göreceksiniz ahdgfas. Marketlerde, pazarlarda, benzin istasyonlarında, kısacası her yerde satılan peynir helvasından farklı bir şey bu Kadir Usta’nınki. Bence ikisi de güzel (Ender sevmiyor gerçi), biri birinden güzel diyemem gerçekten, ama bambaşka olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Yolunuz Çanakkale’nin içinden geçerse denemekte fayda var diye düşünüyorum. Taze taze pişer pişmez yanında kaymaklı dondurmayla tüketmeniz şiddetle tavsiye olunur.
Çanakkale Merkez’den Lokal Öneriler
Merkez’den de öneriler olsun istedik, sizin için Çanakkaleli arkadaşlarımıza sorduk. Aşağıdaki mekanların bir tanesi dışındakilere biz şahsen gitmedik, yolumuz düştükçe gidip kendi fikirlerimizi de yazarak yazıyı güncelleyeceğiz.
Şırvan Döner
Et yemeyi bırakmadan önce denediğim Çanakkale’nin meşhur dönercisi. Hani öğleden sonra bitirip kapatanlardan. Lezzetli fakat bana biraz yağlı gelmişti diye hatırlıyorum. Ama sonradan vejetaryen olmuş biri olduğum için siz bana bakmayın, Çanakkale’nin en meşhur dönercisi.
- Midye Bar
Burası Çanakkale’de konsept olarak bir ilk ve tekmiş. Kordondaki Truva Atı’na 3-5 dakika mesafede bulunan bu minik dükkandan midyenizi ve biranızı alıp takılabilirsiniz.
- Bunlar dışında balık ekmek için Sardalye, pizza ve mantı için Dilşat Mutfak, yeni nesil burger için Cafe 25 Metrekare (gurme burgeri tavsiye edildi) ve Brown Swiss‘i (bolognese soslu burger favorilerden) deneyebilirsiniz.
Şarap Meselesi
Daha önce Instagram’da da bahsettiğimiz gibi Çanakkale şarap üretimi konusunda es geçilmeyecek bir bölge. Çok eski medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir coğrafya olduğunu da göz önüne alarak, şarabın ana yurdu olduğunu söyleyenler bile var (aynı iddiayı Gürcistan için de dile getirmiştik ama ne yapalım biz onların yalancısıyız). Tavsiyemiz, eğer Çanakkale tarafına yolunuz düşerse, özellikle ilginiz de varsa, yöreye özgü şarapları mutlaka denemeniz. Çanakkale’de en çok yetiştirilen şaraplık üzümler kırmızı için Kuntra (nam-ı diğer Karasakız) ve Karalahna, beyaz şarap içinse Vasilaki ve Çavuş. Bugüne kadar içip sevdiğimiz, size de önerebileceğimiz şarap üreticileri ise Çamlıbağ, Suvla, Corvus ve Talay. İlginizi çekiyorsa Eceabat’ta yol üzerinde Suvla Şarap Fabrikası’na uğrayabilirsiniz, oldukça güzel bir yer. Ayrıca, biz gitmesek de, dünyanın en büyük şarap fabrikalarından biri olan Porta Caeli de Eceabat’taymış. Bir seçenek olarak bir gün buranın otelinde konaklamayı da düşünebilirsiniz, oldukça lüks bir deneyim olacağını tahmin ediyoruz.
Bu müthiş yazı Ender den mi Rüya dan mı?
Kaleminize sağlık. Dopdolu bir paylaşım.
Rüya oraları daha çok bildiği için çoğu ondan diyebiliriz. 🙂 Çok teşekkür ederiz.
Odunluğun meşhur mısırcısından bahsetmemişsiniz. Kapı girişindeki tezgahları es geçmeniz üzücü
o kadar kusur kadı kızında da olur diyerek okuyucularımızı mısır yemeye davet ediyoruz 😀